İstanbul’u Dinliyorum Şiiri İncelemesi
İstanbul’u dinliyorum gözlerim
kapalı;
İstanbul’u dinliyorum gözlerim
kapalı;
İstanbul’u dinliyorum gözlerim
kapalı;
İstanbul’u dinliyorum gözlerim
kapalı;
İstanbul’u dinliyorum gözlerim
kapalı;
Orhan Veli Kanık’ın
“İstanbul’u Dinliyorum” adlı bu şiiri, 1947 yılında önce “Varlık” dergisinde
yayınlanmış, daha sonra “Karşı” adlı kitabında yer almıştır.
Şiirin
Biçim Yönünden İncelenmesi
Şiirin
nazım birimi: Şiir bentlerden oluşmuştur. Şiirin
tamamı altı benttir.
Şiirin
ölçüsü: Şiir serbest ölçüyle yazılmıştır.
Şiirin
Ahenk Unsurları
Şiirin belli bir uyak
düzeni yoktur. Uyak ve redifler şairin isteğine göre, serbest bir biçimde,
belirli bir düzene uyulmadan sıralanmıştır. Şiir boyunca “İstanbul’u dinliyorum
gözlerim kapalı” dizesinin tekrarıyla şiirin bütününde ahenk sağlanmış, ayrıca
şiirde geçen “çığlık çığlık”, “yavaş yavaş”, “sürü sürü”, “cıvıl cıvıl” gibi
ikilemelerle (kelime tekrarı) ahenk güçlendirilmiştir.
Şiirin
Anlam Yönünden İncelenmesi (Açıklama – Yorum)
Şairin, İstanbul'a olan
tutkusu ve özlemi daha ilk dizelerden anlaşılıyor.
İstanbul’u dinliyorum gözlerim
kapalı;
Şairin, İstanbul’dan
uzak bir yerde olduğunu gözlerinin kapalı oluşundan ve “uzaklarda çok uzaklarda” deyişinden anlıyoruz. İstanbul özlemini
içinde duyduğunu ise şehirdeki sesleri duyuşundan ve anılarını, zihninde
canlandırmasından anlıyoruz.
Kuşlar geçiyor, derken;
Kuşların sürü sürü,
çığlık çığlık geçmesi; dalyanlarda ağların yavaş yavaş çekilmesi; Kapalı
Çarşı’nın serinliği; Mahmutpaşa’nın hareketliliği; doklardan gelen çekiç
sesleri ve güvercin dolu avlular şairin zihninde yer etmiş belli başlı görüntü
ve izlenimlerdir.
Başında eski âlemlerin sarhoşluğu,
Şair, başında eski âlemlerin
sarhoşluğu, dinmiş lodosların uğultusu içinde, loş kayıkhaneleriyle bir yalıyı hayal
etmektedir. Bu onun uyanık bir rüya âleminde olduğunu göstermektedir. Şair,
İstanbul’u sadece doğal güzellikleriyle değil; içinde insanın olduğu
yalılarıyla, kayıkhaneleriyle, gürültüsüyle birlikte özlemektedir.
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Şair, İstanbul’u
betimlerken öyküleyici anlatımdan da yararlanıyor. Bir yosmanın, kaldırımdan geçerken
insanların ona karşı tepkilerini dile getiriyor. Bu tepkilerin içinde küfürler,
laf atmalar, şarkılar türküler vardır. Yere düşürdüğü gülün ise neyi
simgelediği pek açık değildir. Bu okuyucunun yorumuna bırakılmıştır.
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Son dizelerde “çırpınan
kuş” da okuyucuda farklı çağrışımlar yapmaktadır. Bu kuş gerçek de olabilir,
bir resim ya da simge de olabilir. Bu tamamen okuyucunun yorumuna
bırakılmıştır.
Şair, sevgilisini
özlemiştir. Onun ne yaptığını bilmemekte ancak hissetmektedir. Şair,
sevgilisini anlatırken başka şairler gibi kaşını, gözünü, saçlarını anlatmıyor;
alnının sıcaklığını, dudakların ıslak olup olmadığını, kalbinin vuruşunu
anlatıyor.
Şiirin
Dil ve Anlatımı
Şiir sade, açık,
anlaşılır ve akıcı bir dille yazılmıştır. Bazı kelimeler, her okuyucuda farklı
çağrışımlar yapacak şekilde kullanılmıştır.
Şiirde betimleyici ve
öyküleyici anlatım biçimleri kullanılmıştır.
Şiirde geçen “sürü sürü”, “çığlık çığlık”, “serin serin”,
“cıvıl cıvıl” gibi ikilemeler, hem
ahenk sağlıyor, hem de anlama renk ve canlılık katıyor.
Şiirdeki
Söz Sanatları
Şair, şiir anlayışı
gereği söz sanatlarına pek yer vermemiştir.
“Başında
eski âlemlerin sarhoşluğu, loş kayıkhaneleriyle bir yalı” dizesinde
kişileştirme (teşhis) sanatı vardır.
Genel
Değerlendirme
Şair,
İstanbul’u hayalinde canlandırarak doğasını, insanlarını, sosyal yaşamını ve
kadınlarını karmaşık bir bütün içinde, kendine özgü bir biçimde anlatmıştır.
İstanbul’u Dinliyorum
şiiri, okuyucuda farklı çağrışımlar uyandıran, farklı duygularla okunan bir
şiirdir. İstanbul üzerine yazılmış, İstanbul tutkusunu ve İstanbul özlemini
anlatan en etkili şiirlerimizden biridir.
Orhan
Veli Kanık
Hayatı
Orhan Veli, 13 Nisan
1914’te Beykoz’da dünyaya geldi. Babası Mehmet Veli Bey, annesi Beykoz’un ileri
gelenlerinden Hacı Ahmet Bey’in kızı Fatma Nigar Hanım’dı.
Orhan Veli, ilkokula
Beşiktaş Akaretler İlkokulu’nda başladı. Galatasaray Lisesi’nin ilk kısmına
geçti. Beşinci sınıfı, Ankara Gazi İlkokulunda bitirdi. Ortaokul ve liseyi de
Ankara’da okuyan Orhan Veli, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe
Bölümüne girdi. İki yıl sonra bu bölümden ayrılarak çalışma hayatına başladı.
Bir yıl kadar yardımcı
öğretmenlik yaptı. PTT Genel Müdürlüğünde çalışırken askere alındı. Askerlik
görevini yedek subay olarak Bolayır’da yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme
Bürosuna çevirmen olarak girdi. İki yıl aradan sonra bürodan ayrılarak “Yaprak”
dergisini çıkardı.
Orhan Veli, Ankara’da
bir kaza geçirdi. Karanlık bir sokakta, belediyece açtırılan, çevresine hiçbir
uyarıcı işaret konulmayan bir çukura düştü. Başı zedelendi. İki gün sonra
İstanbul’a geldi. 14 Kasım 1950’de, yapılan bütün müdahalelere rağmen
kurtarılamayarak Cerrahpaşa Hastanesinde hayata gözlerini yumdu. Ölümünden
sonra yakın arkadaşları 1 Şubat 1951’de anısına “Son Yaprak” adlı tek baskılık
bir dergi yayınladı.
Edebi
Kişiliği
Orhan Veli, ilkokul son
sınıfta şiire başladı. Öğretmeni tarafından desteklenerek yazmaya
yönlendirildi. İlk şiiri 1924 yılında “Çocuk Dünyası” adlı dergide yayınlandı. Şiire, asıl bilinçli yaklaşımı lise
yıllarında oldu. Lise öğretmenlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar, Rıfkı Melül Meriç,
Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu’nun yakın ilgisini gördü. Yine lise
yıllarında Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le arkadaş oldu. “Sesimiz” adlı bir dergi çıkardı.
Orhan Veli’nin
düzyazıdan şiire geçmesinde Hıfzı Oğuz Bekata’nın etkisi oldu. Nahit Sırrı
Örik’in desteğiyle de şiirleri “Varlık” dergisinde yayınlandı. Bunların bazısı
Mehmet Ali Sel imzasıyla çıktı. Orhan Veli, dönemin “İnsan”, “Ses”, “Gençlik”, “Küllük”,
“İnkılâpçı Gençlik” gibi dergilerine de yazdı. Moliere’den La Fontaine’e kadar
pek çok yazardan çeviriler yaptı.
İlk kitabını 1941
yılında, liseden arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le birlikte “Garip” adıyla çıkardı. Bu kitapla
birlikte şiirimizde “Garip Akımı” diye adlandırılan bir yeniliğin de kurucusu
oldu. Daha sonra çeşitli şiir kitapları çıktı. Düzyazıları ve çevirileri
yayınlandı. “Varlık” başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazdı.
Şiirlerinden yapılan
seçmeler İngilizce, Fransızca, Rusça, Yunanca gibi çeşitli dillere çevrildi.
Müşfik Kenter, Kerim Avşar gibi sanatçılar şiirlerini kasete okudular. Birçok
şiiri bestelendi. Murathan Mungan şiirlerinden kurguladığı “Bir Garip Orhan Veli” adlı tek kişilik
bir oyun yazdı. Bu oyunu uzun süre Müşfik Kenter oynadı.
Orhan Veli, kısa
zamanda büyük üne kavuşan sayılı şairlerimizden biri oldu. Garip adlı kitap,
şiirlerin yanı sıra içerisinde bir de bildiri barındırdı. Garip akımı, bu
bildiriyle edebiyat dünyasında kendine taraftar buldu. “İkinci Yeni” akımı çıkana
kadar etkili oldu.
Garip şairlerinin
amacı, şiiri birtakım kalıplardan kurtarmak, dolaysız, yalın, açık bir halk
diliyle yazmaktı. Orhan Veli’nin yaptığı değişim, “edebiyat zevkimizde devrim”
biçiminde karşılandı. O güne kadar şiirin özü sayılan “söz sanatları” bir yana
bırakıldı. Serbest ölçü ve uyaklardan oluşan, halkın anlayacağı yalınlıkta bir
dille şiir yazmanın yolu açıldı.
Şiirlerinin
sevilmesinde eleştirmen Nurullah Ataç’ın da payı büyük oldu. Nurullah Ataç onun
şiirleri konusunda şunları söylemiştir: “Orhan
Veli, şiirlerinin hemen hepsinde birer hikâye anlatır, hem de uzun bir hikâye,
sanki birer hayat. Ancak bu hikâyeleri bütün fazlalıklardan temizler, bize
birkaç satırla özü söyleyiverir. O koca hikâyeyi şiir üslubuna koyuverir.”
Orhan Veli’nin şiirlerinde,
özellikle İstanbul sevgisi ve İstanbul tutkusu dikkat çeker.
Eserleri