Sanat Şiiri İncelemesi


Sanat

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,

Bizim diyarımız da binbir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.

Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da

Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini,
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini…

Sen raksına dalarken için titrer derinden

Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.

Fırtınayı andıran orkestra sesleri

Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en hazin bir musiki yerine!

Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun

Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini;
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini…
Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz.
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz.

                               Faruk Nafiz Çamlıbel

Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi

Nazım birimi: Şiir dörtlükler halinde yazılmıştır.

Şiirin ölçüsü: 7 + 7= 14’lü hece ölçüsüdür.

Şiirin Ahenk Unsurları 

Uyak ve redifler

1. Dörtlük

--- çiçek

--- bizi çek     “içek” zengin uyak (tunç uyak)

--- saklar

--- ayaklar     “aklar” zengin uyak

2. Dörtlük

--- arar da

--- duvarda     “arda” zengin uyak

--- içini

--- çini           “çini” zengin uyak (tunç uyak)

3. Dörtlük

--- derinden

--- yerinden     “den” redif; “erin” zengin uyak

--- kelebeğin

--- zeybeğin     “in” redif; “beğ” zengin uyak

4. Dörtlük

--- sesleri

--- nefesleri     “leri” redif; “es” tam uyak

--- sinirlerine

--- yerine         “ine” redif; “er” tam uyak

5. Dörtlük

--- uzun

--- ruhumuzun    “uzun” zengin uyak (tunç uyak)

--- heykelini

--- belini             “ini” redif; “el” tam uyak

6. dörtlük

--- dururken

--- tuttururken    “urken” redif; “ur” tam uyak

--- Anadolumuz

--- yolumuz          “muz” redif; “olu” zengin uyak

Şiirin diğer ahenk unsurları: Şair, dize başlarında “biz” ve “sen” kelimelerini tekrarlayarak hem şiirin ahengini hem de şiirdeki görüş farklılığını güçlendirmiştir. Şiirdeki “uzun uzun” ikilemesi ise ahengi güçlendirmektedir.

Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi 

Açıklama – Yorum

Türk edebiyatında Anadolu’ya yöneliş düşüncesi Genç Kalemler dergisinin çıkarılışı ve Yeni Lisan Hareketi’nin ortaya çıkışıyla başlar. Bu bağlamda Türk aydınları arasında milli benliğe dönüş, dil birliği, Anadolu’ya yöneliş bir ülküye dönüşür. Dil, din, sanat, edebiyat, tarih birliği, millet kavramının da temel taşlarını oluşturur. Bu görüşe göre Türk aydını önce kendi değerlerine sahip çıkmalı, sonra çağdaşlaşma yolunda adımlar atmalıdır.

Sanat şiirinin konusu Anadolu ve Anadolu insanıdır. Anadolu’nun değerleri binlerce yıllık bir birikimin ürünüdür. Bu değerlerin korunması ve yarınlara aktarılması da milletin kendisine düşer. Şair, bu şiirinde bir karşıtlığı ortaya koyar ve milli sanat anlayışını yüceltir. İki zıt görüşün temsilcilerini karşılaştırarak; Anadolu insanını savunan aydın tiple, milletine yabancılaşmış, milli ve manevi değerlerine uzak aydın tipi karşımıza çıkarır.

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,

Bizim diyarımız da binbir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.

Bu dizelerde geçen “biz” Anadolu’ya ve Anadolu insanına samimiyetle yaklaşan aydın tiple, Anadolu’yu tanımadığı halde, sadece anlatmış olmak için anlatan aydınlar “sen”, yani kendi insanına yabancılaşmış, yozlaşmış tipler karşılaştırılır. Sanatın sadece Avrupa’da olmadığı, Anadolu’nun da zengin bir sanat ve kültür alanı olduğu vurgulanır. Şiirde karşıt imge ve simgelerden yararlanılmıştır. Bahar, bahçe, çiçek, bizim diyarımız, dağ, gezen ayaklar birer simgedir. Şair, senin gezdiğin bahçe diyerek Batı dünyasını anlatmak ister. Bizim diyarımız Anadolu’yu, bin bir bahar ise Anadolu’nun kültürel zenginliğini ifade eder. Dağda gezen ayaklar ise Anadolu gerçeğini gözler önüne serer. Batı özentisi aydınların ne kadar çabalarsa çabalasın Anadolu insanına, Batı sanatını ve Batılı sanatçıları sevdiremeyeceğini dile getirilir.

Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da

Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini,
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini…

Şair, bu dizelerde Anadolu’nun değerleriyle Batı değerlerini karşılaştırıyor. Milletlerin kendine has özellikleri olduğu gibi, onların oluşturduğu sanat eserleri de farklıdır ve her millet için farklı değerler içerir. Şiirdeki sülüs yazı ve yeşil çini İslamiyet’in etkisiyle oluşmuş sanat eserleridir. Batı özentisi sanatçılar ise Batı kültürüyle oluşturulmuş mabetlerdeki eserlerinin estetik ve sanatsal değerleriyle ilgilenir. Bu tür mabetlerde daha çok mozaik resimler yer almaktadır. Bu da yabancılaşmanın ve kendi yaşadığı toplum değerlerinden uzaklaşmanın bir belirtisidir.

Sen raksına dalarken için titrer derinden

Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.

Bu dizelerde şair, Batı ve Anadolu insanının arasındaki gösteri sanatlarındaki farka dikkatleri çekiyor. Buradaki beyaz kelebek, bale sanatını ve balerinleri simgelemektedir. Batı özentisi aydınlar, Batı kökenli bu gösteriyi izlerken zevk alabilir. Ancak Anadolu insanı zeybek oyunu gibi bize ait gösterilerden zevk alır. Anadolu’da sadece zeybek oyunu değil pek çok halk dansı vardır. Zeybeğin diz vuruşu burada sembolik olarak öne çıkarılmıştır. Zeybek oyunu aynı zamanda yiğitliği, cesareti ve direnişi de çağrıştırmaktadır.

 Fırtınayı andıran orkestra sesleri

Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en hazin bir musiki yerine!

Bu dizelerde şair, Batı müziğiyle Anadolu müziğini karşılaştırıyor. Batıda pek çok çalgıdan oluşan, bir taraftan da zenginliği temsil eden orkestralar Anadolu insanı için pek bir şey ifade etmez. Yıllarca acı çekmiş, yoksullukla mücadele etmiş insanlar için bu sıkıntıları ifade eden türküler daha anlamlı gelir. Kendi değerlerinden uzaklaşmış aydınlara Batı müziği dinlemek daha hoş gelir. Çünkü onlar rahat yaşamaya alışıktır.

Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun

Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini;
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini…

Bu dizelerde özüne yabancılaşmış, yozlaşmış aydınların Batı değerlerine nasıl hayranlık duyduğu belirtilir. Onlar yabancı şehirlerdeki ideal güzel kadın heykellerine ve Batı sanatına hayranlık duyar. Ulusal değerlerine bağlı aydınlar ise tarlada, bahçede çalışan, evin geçimine yardımcı olan kadına sevgi ve saygı duyar. Bu dizelerde hem heykel sanatına bakış açısı, hem de kadına bakış açısı karşılaştırılıyor.

Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken

Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz.
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz.

Şiirin son bölümünde, Anadolu’nun ulusal sanatımızın kaynağı olduğu belirtilir. Ulusal ve manevi değerlerini yitirmiş Batı hayranı aydın ve sanatçılarla aynı yolda yürümenin mümkün olmadığı görüşü savunulur. Kendi değerlerine yabancılaşmış kişilerle aynı yolda yürümek yerine kendi sanatımızı kendimizin oluşturma zorunluluğu dile getirilir. Anadolu’nun keşfedilmemiş birçok güzelliği dururken bazı sanatçı ve aydınların kendi öz değerlerine sırt çevirip Batı sanatına hayranlık duymalarının doğru bir yaklaşım olmadığı vurgulanır.

Şiirdeki Söz Sanatları

“Bahçe”, “çiçek”, “bizim diyarımız”, “binbir bahar”, “düz cadde”, “beyaz kelebek” sözlerinde istiare sanatı vardır. (Bir sözcüğü başka bir sözcük yerine kullanma sanatına istiare denir.)

“Sen”, “biz”, “dağda gezen ayaklar”, “kubbe”, “mozaik”, “sülüs yazı”, “yeşil çini”, “zeybek”, “orkestra”, “köylü” sözlerinde mecaz-ı mürsel sanatı vardır. (Benzetme amacı olmadan bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir.)

“Istırap çekenlerin acıklı nefesleri” sözünde tevriye sanatı vardır. (Bir kelimenin yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetmeye tevriye denir.)

“Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken” dizesinde geçen “türkü” kelimesinde kinaye sanatı vardır. (Sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaya kinaye denir.)

Şiirin Dil ve Anlatımı

Şair, Milli Edebiyat akımının temel ilkelerinden biri olan Türkçeyi sadeleştirme anlayışına bağlı kalarak bu şiirinde açık, yalın ve sade bir Türkçe kullanmıştır.

Şiirde belirgin bir biçimde karşılaştırmalı olarak tasvir ve tahlillere yer verilmiştir. Şiirin dili herkesin anlayabileceği halkın konuştuğu Türkçedir.

Genel Değerlendirme

Türk aydınının Anadolu’ya bakışı edebiyatımızda yıllardır dile getirilen bir konudur. Anadolu’nun ve Anadolu insanının ihmal edilmiş olması pek çok eserde dile getirilmiştir. Bazı sanatçılar aydınların öz değerlerine sırt çevirmesini eleştirel bir tarzda anlatmıştır. Anadolu’nun henüz keşfedilmemiş pek çok güzelliğinin olduğu ve bu değerlere sahip çıkmak varken Batı’nın kültürel ve sanatsal değerlerine hayranlık duymanın yanlışlığı ifade edilmiştir.

Anadolu meselesine duyarlılıkla yaklaşan Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirinde Anadolu’nun kültürel ve sanatsal değerlerini dile getiren ulusal kimliğin korunmasında aydınlara düşen görevleri dile getirmiştir. Şiirde anlatılan “öz değerlere yabancılaşma” şiirin her dörtlüğünde işlenmiştir.

Bu şiirde insanlarımızın kendi değerlerine yabancılaşması, maddi ve manevi unsurlarının farkında olmayışına dikkat çekilir. Şair, Anadolu gerçeğini, bir Anadolu sevdası olarak ele almış ve işlemiştir.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Yağmur Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi