Sanat Şiiri İncelemesi
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz
çiçek,
Sen kubbesinde ince bir mozaik arar
da
Sen raksına dalarken için titrer
derinden
Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun
uzun
Faruk Nafiz
Çamlıbel
Şiirin
Biçim Yönünden İncelenmesi
Nazım
birimi: Şiir dörtlükler halinde yazılmıştır.
Şiirin
ölçüsü: 7 + 7= 14’lü hece ölçüsüdür.
Şiirin Ahenk Unsurları
Uyak ve redifler
1.
Dörtlük
---
çiçek
---
saklar
2.
Dörtlük
---
arar da
---
içini
3.
Dörtlük
---
derinden
---
kelebeğin
4.
Dörtlük
---
sesleri
---
sinirlerine
5.
Dörtlük
---
uzun
---
heykelini
6.
dörtlük
---
dururken
---
Anadolumuz
Şiirin
diğer ahenk unsurları: Şair, dize başlarında “biz” ve
“sen” kelimelerini tekrarlayarak hem şiirin ahengini hem de şiirdeki görüş
farklılığını güçlendirmiştir. Şiirdeki “uzun uzun” ikilemesi ise ahengi
güçlendirmektedir.
Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi
Açıklama – Yorum
Türk edebiyatında
Anadolu’ya yöneliş düşüncesi Genç Kalemler dergisinin çıkarılışı ve Yeni Lisan
Hareketi’nin ortaya çıkışıyla başlar. Bu bağlamda Türk aydınları arasında milli
benliğe dönüş, dil birliği, Anadolu’ya yöneliş bir ülküye dönüşür. Dil, din,
sanat, edebiyat, tarih birliği, millet kavramının da temel taşlarını oluşturur.
Bu görüşe göre Türk aydını önce kendi değerlerine sahip çıkmalı, sonra
çağdaşlaşma yolunda adımlar atmalıdır.
Sanat şiirinin konusu
Anadolu ve Anadolu insanıdır. Anadolu’nun değerleri binlerce yıllık bir
birikimin ürünüdür. Bu değerlerin korunması ve yarınlara aktarılması da
milletin kendisine düşer. Şair, bu şiirinde bir karşıtlığı ortaya koyar ve
milli sanat anlayışını yüceltir. İki zıt görüşün temsilcilerini
karşılaştırarak; Anadolu insanını savunan aydın tiple, milletine yabancılaşmış,
milli ve manevi değerlerine uzak aydın tipi karşımıza çıkarır.
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz
çiçek,
Bu dizelerde geçen
“biz” Anadolu’ya ve Anadolu insanına samimiyetle yaklaşan aydın tiple, Anadolu’yu
tanımadığı halde, sadece anlatmış olmak için anlatan aydınlar “sen”, yani kendi
insanına yabancılaşmış, yozlaşmış tipler karşılaştırılır. Sanatın sadece
Avrupa’da olmadığı, Anadolu’nun da zengin bir sanat ve kültür alanı olduğu
vurgulanır. Şiirde karşıt imge ve simgelerden yararlanılmıştır. Bahar, bahçe,
çiçek, bizim diyarımız, dağ, gezen ayaklar birer simgedir. Şair, senin gezdiğin
bahçe diyerek Batı dünyasını anlatmak ister. Bizim diyarımız Anadolu’yu, bin
bir bahar ise Anadolu’nun kültürel zenginliğini ifade eder. Dağda gezen ayaklar
ise Anadolu gerçeğini gözler önüne serer. Batı özentisi aydınların ne kadar
çabalarsa çabalasın Anadolu insanına, Batı sanatını ve Batılı sanatçıları
sevdiremeyeceğini dile getirilir.
Sen kubbesinde ince bir mozaik arar
da
Şair, bu dizelerde
Anadolu’nun değerleriyle Batı değerlerini karşılaştırıyor. Milletlerin kendine
has özellikleri olduğu gibi, onların oluşturduğu sanat eserleri de farklıdır ve
her millet için farklı değerler içerir. Şiirdeki sülüs yazı ve yeşil çini
İslamiyet’in etkisiyle oluşmuş sanat eserleridir. Batı özentisi sanatçılar ise Batı
kültürüyle oluşturulmuş mabetlerdeki eserlerinin estetik ve sanatsal
değerleriyle ilgilenir. Bu tür mabetlerde daha çok mozaik resimler yer
almaktadır. Bu da yabancılaşmanın ve kendi yaşadığı toplum değerlerinden
uzaklaşmanın bir belirtisidir.
Sen raksına dalarken için titrer
derinden
Bu dizelerde şair, Batı
ve Anadolu insanının arasındaki gösteri sanatlarındaki farka dikkatleri
çekiyor. Buradaki beyaz kelebek, bale sanatını ve balerinleri simgelemektedir.
Batı özentisi aydınlar, Batı kökenli bu gösteriyi izlerken zevk alabilir. Ancak
Anadolu insanı zeybek oyunu gibi bize ait gösterilerden zevk alır. Anadolu’da
sadece zeybek oyunu değil pek çok halk dansı vardır. Zeybeğin diz vuruşu burada
sembolik olarak öne çıkarılmıştır. Zeybek oyunu aynı zamanda yiğitliği,
cesareti ve direnişi de çağrıştırmaktadır.
Fırtınayı
andıran orkestra sesleri
Bu dizelerde şair, Batı
müziğiyle Anadolu müziğini karşılaştırıyor. Batıda pek çok çalgıdan oluşan, bir
taraftan da zenginliği temsil eden orkestralar Anadolu insanı için pek bir şey
ifade etmez. Yıllarca acı çekmiş, yoksullukla mücadele etmiş insanlar için bu
sıkıntıları ifade eden türküler daha anlamlı gelir. Kendi değerlerinden
uzaklaşmış aydınlara Batı müziği dinlemek daha hoş gelir. Çünkü onlar rahat
yaşamaya alışıktır.
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun
uzun
Bu dizelerde özüne
yabancılaşmış, yozlaşmış aydınların Batı değerlerine nasıl hayranlık duyduğu
belirtilir. Onlar yabancı şehirlerdeki ideal güzel kadın heykellerine ve Batı
sanatına hayranlık duyar. Ulusal değerlerine bağlı aydınlar ise tarlada, bahçede
çalışan, evin geçimine yardımcı olan kadına sevgi ve saygı duyar. Bu dizelerde
hem heykel sanatına bakış açısı, hem de kadına bakış açısı karşılaştırılıyor.
Başka sanat bilmeyiz, karşımızda
dururken
Şiirin son bölümünde, Anadolu’nun
ulusal sanatımızın kaynağı olduğu belirtilir. Ulusal ve manevi değerlerini
yitirmiş Batı hayranı aydın ve sanatçılarla aynı yolda yürümenin mümkün olmadığı
görüşü savunulur. Kendi değerlerine yabancılaşmış kişilerle aynı yolda yürümek
yerine kendi sanatımızı kendimizin oluşturma zorunluluğu dile getirilir.
Anadolu’nun keşfedilmemiş birçok güzelliği dururken bazı sanatçı ve aydınların
kendi öz değerlerine sırt çevirip Batı sanatına hayranlık duymalarının doğru
bir yaklaşım olmadığı vurgulanır.
Şiirdeki
Söz Sanatları
“Bahçe”, “çiçek”,
“bizim diyarımız”, “binbir bahar”, “düz cadde”, “beyaz kelebek” sözlerinde istiare sanatı vardır. (Bir sözcüğü
başka bir sözcük yerine kullanma sanatına istiare denir.)
“Sen”, “biz”, “dağda
gezen ayaklar”, “kubbe”, “mozaik”, “sülüs yazı”, “yeşil çini”, “zeybek”,
“orkestra”, “köylü” sözlerinde mecaz-ı
mürsel sanatı vardır. (Benzetme amacı olmadan bir sözün başka bir söz
yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir.)
“Istırap çekenlerin
acıklı nefesleri” sözünde tevriye
sanatı vardır. (Bir kelimenin yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetmeye
tevriye denir.)
“Arkadaş, biz bu yolda
türküler tuttururken” dizesinde geçen “türkü” kelimesinde kinaye sanatı vardır. (Sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda
kullanmaya kinaye denir.)
Şiirin
Dil ve Anlatımı
Şair, Milli Edebiyat
akımının temel ilkelerinden biri olan Türkçeyi sadeleştirme anlayışına bağlı
kalarak bu şiirinde açık, yalın ve sade bir Türkçe kullanmıştır.
Şiirde belirgin bir
biçimde karşılaştırmalı olarak tasvir ve tahlillere yer verilmiştir. Şiirin
dili herkesin anlayabileceği halkın konuştuğu Türkçedir.
Genel
Değerlendirme
Türk aydınının
Anadolu’ya bakışı edebiyatımızda yıllardır dile getirilen bir konudur.
Anadolu’nun ve Anadolu insanının ihmal edilmiş olması pek çok eserde dile
getirilmiştir. Bazı sanatçılar aydınların öz değerlerine sırt çevirmesini
eleştirel bir tarzda anlatmıştır. Anadolu’nun henüz keşfedilmemiş pek çok
güzelliğinin olduğu ve bu değerlere sahip çıkmak varken Batı’nın kültürel ve
sanatsal değerlerine hayranlık duymanın yanlışlığı ifade edilmiştir.
Anadolu meselesine
duyarlılıkla yaklaşan Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirinde Anadolu’nun kültürel ve
sanatsal değerlerini dile getiren ulusal kimliğin korunmasında aydınlara düşen
görevleri dile getirmiştir. Şiirde anlatılan “öz değerlere yabancılaşma” şiirin
her dörtlüğünde işlenmiştir.
Bu şiirde insanlarımızın kendi değerlerine yabancılaşması, maddi ve manevi unsurlarının farkında olmayışına dikkat çekilir. Şair, Anadolu gerçeğini, bir Anadolu sevdası olarak ele almış ve işlemiştir.