Ben Sana Mecburum Şiir İncelemesi
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
sevmek kimi zaman rezilce
korkuludur
fatih’te yoksul bir gramofon
çalıyor
belki haziranda mavi benekli
çocuksun
ne vakit bir yaşamak düşünsem
Şiirin
Biçim Yönünden İncelenmesi
Şiirin
Nazım Birimi
Şiirin tamamı 6 bentten
oluşuyor. Bentlerin mısra sayıları ise değişiklik gösteriyor. Şair, bent
sistemini şiirin içeriğine bağlı kalarak kurgulamış.
Şiirin
Ahenk Unsurları
Şair, şiirini ahenkli
kılabilmek için alışılagelmişin dışına çıkarak farklı yollara başvuruyor. Bunun
için ses ve mısra tekrarlarına, düzensiz uyaklara yer veriyor. Şair, ahengi
düzensiz sıralanmış rediflerle ve dize tekrarıyla sağlıyor; “ben sana mecburum”
dizesini 5 kez tekrarlayarak şiirdeki ahengi ve bütünlüğü güçlendiriyor.
Şair, şiirinde serbest
ölçü kullanmıştır. Bu ölçü; kesin kurallara bağlı kalmadan, her şaire göre
değişen içten gelen bir ölçüdür.
Şiirin
İçerik Yönünden İncelenmesi (Açıklama- Yorum)
Şiirde kelimeler ve
dizeler genellikle temel anlamlarında kullanılmıştır. Aslında şiirde bulunan
nesnelerin gerçek varlıklarla birlikte çağrıştırdıkları anlamlar da vardır.
Şiirde kapalı bir anlatım söz konusu değildir. Bununla birlikte şiirdeki anlam
çok açık da değildir. Şair, açık bir anlatımla derinlik arasında bir paralellik
kurmuş görünüyor.
Şiirin konusu: aşktır.
Şiirin teması; büyük
bir tutkuyla bağlanılan, şairde derin izler bırakan sevgiliye duyulan özlemdir.
Şiirde bir aşk hikâyesi
ve bıraktığı derin izler anlatılmaktadır. Şair, bir kadına tutkuyla bağlanmış
ama araya ayrılık girmiştir. Bu ayrılık sürecinde şair, sevgilisini unutamamış,
tam tersine ona olan tutkusu ve bağlılığı gitgide artmıştır. Mevsim sonbahar,
vakit akşamdır. Şair, İstanbul’un sokaklarında aklında sevgilinin hayali,
kalbinde aşkı dolaşmaktadır. Akşam karanlığında bulutlar parçalanmakta,
şimşekler çakmakta, hafiften yağmur yağmaktadır. Şair, aşkının rüzgârıyla
savrulurken gördüğü her şey ona sevgiliyi hatırlatmaktadır. Ne yapsa, neyi
tutsa, nereye gitse onsuz olamayacağını, onu aklından çıkaramayacağını bilir.
Hayalinde sevgilinin çocukluğunu, şimdi neler yaptığını, gelecekte neler
yapacağını düşünür.
Şiirde dış dünyaya ait
bazı nesneler, doğal olaylar ve somut varlıklar büyük oranda şairin o anki ruh
haline, duygularına bağımlı olarak değerlendiriliyor. Sonbahara hazırlanan
ağaçlar, karanlıkta parçalanan bulutlar, birden yanan sokak lambaları gibi
nesneler ve doğal varlıklar hep şairin ayrılık acısını ve hüznünü yansıtır
niteliktedir.
Ayrılığın getirdiği
özlem duygusu ve sevgiliye kavuşma ümidi şiir boyunca kendini hissettiriyor.
Ancak bu duygular melankolik bir seviyede değil gerçekçi bir sınırda tutuluyor.
Aynı zamanda şairde, kuvvetli bir yalnızlık duygusu da görülüyor.
Şair, duygularını
anlatırken adeta görüntüler zihnimizde canlanıyor. Nesnel, öznel ve hareketli görüntüleri
zihnimizde canlanacak şekilde resmediliyor. Karanlıkta bulutların parçalanması,
sevgilinin gözlerinin büyüdükçe büyümesi, yalnızlığın hınzır uğultusu,
kaldırımlarda yağmur kokusu, gözlerinden bir şilebin sızması gibi…
Şiirde
Kullanılan İmgeler
“adını
mıh gibi aklımda tutuyorum”
Mıh büyük ve sağlam
çivi demektir. Şairin sevgilisinin adını mıh gibi aklında tutması ona olan
bağlılığının bir simgesidir. Şair sevgiliyi bir türlü unutamadığını ve ona olan
tutkusunu bu şekilde dile getiriyor. Bu dizede teşbih ve mübalağa sanatları
birlikte kullanılmıştır.
“büyüdükçe
büyüyor gözlerin”
Bu dizede ayrılık
süresince sevgiliye olan duygularının azalmak yerine daha da artması ifade
edilir. Şairin duyguları sevgilinin gözlerine olan tutkusuyla yansıtılmıştır.
“içimi
seninle ısıtıyorum”
Bu dizede sevgilinin
hayalinin, tekrar ona kavuşma umudunun şaire güç, yaşama sevinci ve hayatına
anlam kazandırması dile getiriliyor.
“karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Gece bulutların
parçalanıyor gibi algılanması aslında bir ruh halinin ifadesidir. Şairin iç
dünyasında çakan şimşeklerin, duygusal fırtınaların karşılığıdır. Bu sarsıcı
güçlü bir aşkın ifadesidir. Sokak lambalarının birden yanması da aynı kapsam
içinde düşünülmelidir. Sokak lambaları zaten birden ve tek merkezden yanar.
Şair bunu ruhsal durumuyla ilişkilendirerek içindeki duygusal durumu çarpıcı
hale getiriyor.
“kaldırımlarda
yağmur kokusu”
Şair, yağmur altında
dolaşmayı seven biridir. Yağmurda ıslanmak da âşıkların vazgeçilmez
davranışlarından biridir. Yağmur kokusu her zaman insanda güzel duygular
uyandıran bir kokudur. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki şairin sevgiliye
kavuşma umudu hala vardır.
“sevmek
kimi zaman rezilce korkuludur”
Büyük aşklar daima
korkuları, endişeleri, hayal kırıklıklarını, ileride olması muhtemel
olumsuzlukları da beraberinde getirir ve yedeğinde taşır. Aşk korkuyla yan yana
gider. En çok da âşıklar kaybetme korkusunu yaşarlar. Çünkü duygular doruk
noktasındadır.
“insan bir akşamüstü ansızın
yorulur
Aşk insanı bazen çok
güçlü, bazen de çok zayıf düşürür. İnsan kendini bitkin, yorgun ve tükenmiş
hissedebilir. Bazen bu durum ansızın ve aniden kendini gösterir.
Ustura ağzında yaşamak
ise olmayacak bir şeydir. Şair, âşık olmanın ne kadar zor bir durum olduğunu
anlatabilmek için bu ifadeyi kullanmıştır. Aşk içinde bulunulan ikilemleri ve
birbirine zıt duyguları da içersinde barındırır. Bu nedenle insan kendini
çaresiz bir çıkmazın içinde bulur. Kişi ne yapacağını, ne karar vereceğini
bilemez hale gelir. Bu durum ustura ağzında yaşamaktan farksızdır.
“kimi
zaman ellerini kırar tutkusu”
Bu imgede anlatılmak
istenen aşktaki tutkunun insanı zaman zaman çaresiz, takatsiz ve çıkmazda
bırakması halidir.
“birkaç
hayat çıkarır yaşamasından”
Bu dizede de insanın
içine düştüğü çıkmazlarda gözünün önüne değişik hayat biçimlerinin kopuk kopuk
gelivermesi anlatılmak isteniyor.
“hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Şair, sevgilisinden
ayrı kaldığı, onun özlemiyle yanıp tutuştuğu zamanlarda yalnızlığını gidermek
için tanıdıklarının kapısını çalar. Yalnızlığını bu şekilde gidermek ister.
Ancak kime gitse, yalnızlığını gideremez, onların yanında da kendini yalnız
hissetmeye devam eder. Onun yalnızlığına son verecek olan sadece sevgilisidir.
“fatih’te
yoksul bir gramofon çalıyor”
Şair, eski bir
gramofondan hüzünlü şarkılar duyuyor. Bu izlenim gerçek de olabilir hayali de,
önemli olan şairin iç dünyasını yansıtması. Şair, burada eski gramofon yerine,
yoksul gramofon diyerek alışılmışın dışında bir tamlama kullanıyor.
“sana
kullanılmamış bir gök getirsem”
Bu dizede gök (gökyüzü)
maviliği, sonsuzluğu, özgürlüğü ve mutluluğu simgelemektedir. Şair, burada
sevgilisine saf, kirletilmemiş, sonsuz bir mutluluk vermek istediğini belirtir.
“haftalar
ellerimde ufalanıyor”
Şair, bu dizede
ayrılığın verdiği acıyla kendinden geçtiğini, sürekli sevgiliyi düşündüğünü ve
ona kavuşma özlemiyle zamanın nasıl geçtiğini anlayamaz hale geldiğini
anlatılmak istiyor.
“belki
haziranda mavi benekli çocuksun”
Bu dizede mavi benekli
çocuk sözünde şair, belki sevgilinin çocukluğunda giydiği mavi elbiseden, belki
çocukken ne kadar mutlu olduğundan, belki de şu anda çocuklar gibi mutlu
olduğundan bahsediyor. Ancak kesin olan bir şey varsa o da şair, sevgilisini
mutlu olarak görmek istiyor ve onu bu şekilde hayal ediyor.
“ah
seni bilmiyor kimseler bilmiyor”
Şair, bu dizede
kendinden önce hiç kimsenin sevgilinin değerini bilmediğini ya da bu aşkın
kimseler tarafından bilinmediğini, gizli bir aşk olduğunu kastediyor.
“bir
şilep sızıyor ıssız gözlerinden”
Şaire özgü bir imge
daha çıkıyor bu dizede karşımıza. Şair, bu dizede sevgilinin gözlerinin ne
kadar güzel ve gizemli olduğunu; kendisinin bu gözlerden ne kadar etkilendiğini
anlatıyor. .
“belki
yeşilköy’de uçağa biniyorsun”
Şair, sevgilinin nerede
olduğunu ve ne yaptığını bilmediği için değişik ihtimaller üzerinde düşünüyor.
Sevgili, şu anda belki de Yeşilköy havalimanında uçağa binmek ve İstanbul’dan
ayrılmak üzeredir. Böyle bir ihtimal şairi daha da hüzünlendiriyor.
“bütün
ıslanmışsın tüylerin ürperiyor”
Yine şaire özgü bir
imge çıkıyor önümüze. Yağmurda ıslanma hali şairde, etkileyici, romantik bir
unsur olarak hep vardır.
“belki körsün kırılmışsın telaş
içindesin
Şair, sevgilisini
farklı durumlarda düşünmeyi sürdürüyor. Sevgilinin o anda neler yaptığını merak
ediyor. Belki kırılmış, telaş içinde, etrafını görmüyor, saçları rüzgârda
uçuşur bir haldedir diye düşünüyor.
“ne vakit bir yaşamak düşünsem
Şair, yaşamayı kurtlar
sofrasına benzetiyor. Bununla geçim sıkıntısı, işsizlik, şiddet gibi toplumsal
sorunlara dikkat çekiyor. Bazen insanların çıkarları ve egoları için çok
acımasız olabileceğini söylemeye çalışıyor. Nasıl ki kurtlar bir avın
paylaşılmasında birbirlerine karşı acımasız davranabiliyorsa; insanlar da
çıkarları söz konusu olunca acımasız olabiliyorlar. Şair, böyle bir ortamda
kötü yola sapmadan dürüst, temiz ve namuslu yaşamanın zorluğunu dile getiriyor.
“sus
deyip adınla başlıyorum”
Şairin dürüst, temiz ve
namuslu yaşaması zor görünüyor. Ancak bu yolda sevgilinin adı ona güç ve
cesaret veriyor. Yaşamın zorlukları yerine sevgiliyi düşünüyor.
“içim
sıra kımıldıyor gizli denizlerin”
Sevgilinin gizli denizleri;
gizemli iç dünyası, keşfedilmemiş güzellikleri ve bilinmeyen değerleridir.
Bunlar şairin gönlünde ve ruhunda derin heyecanlar uyandırıyor.
Dil
ve Anlatım
Şiirde oldukça sade,
yalın ve halkın konuştuğu bir Türkçe kullanılıyor. Anlamı bilinmeyen hiçbir
kelime yok.
Şairin, belirlenmiş,
yerleşik yazım kurallarına ve noktalama işaretlerine uymadığını görüyoruz.
Noktalama işareti olarak; “fatih’te” ve “yeşilköy’de” derken kesme işareti
kullanmış, bunun dışında hiçbir noktalama işareti yoktur.
Şair, şiirin
mısralarının büyük harfle başlaması ve özel isimlerin (Fatih, İstanbul) büyük
harfle başlaması kurallarına uymamış, şiir boyunca hiç büyük harf
kullanmamıştır. Şairin bu tutumu ile ilgili bir açıklaması olmamasına rağmen
Divan Edebiyatının etkisiyle bu yola başvurduğunu varsayabiliriz. Osmanlıca
yazılan divan şiirlerinde büyük harf ve noktalama işaretleri yoktu. Bunlar Batı
Edebiyatının etkisiyle dilimize girmiştir.
Şiirde alışılagelmişin
dışında bazı ifadelere de rastlıyoruz; “yoksul bir gramofon”, “kötü rüzgâr”,
“mavi benekli çocuk” , “deliksiz dinlesem” bunlardan bazılarıdır.
Şiirin tamamı şairin iç
konuşmalarından oluşmaktadır. Şair, duygularını anlatırken lirik bir üslup
kullanmıştır. Lirizm, Attila İlhan’ın şiirlerinde temel unsurlardan biridir.
Genel
Değerlendirme
Ben Sana Mecburum bir aşk şiiridir. Ancak şiiri diğer aşk şiirlerinden ayıran yönü; yaşanan duyguların farklı bir üslupla, farklı imgelerle ve bizde farklı duygular uyandıracak çağrışımlarla aktarılmasıdır. Şairin kendine özgü buluşları şiire ayrı bir hava katıyor. Şiir, herkesin anlayabileceği fakat farklı duygu ve hayalleri çağrıştıracak bir tarzda yazılmış. Türk edebiyatında istisna bir yere sahip olan şiir, herkesin anlatmak isteyip de anlatamadığı duyguları yansıtıyor. Şiirin lirik üslubu, içimizdeki duyguları coşturacak nitelikte kendini gösteriyor.