Postmodern Roman Anlayışı

 

Postmodern nedir

Postmodern: modern sonrası ve ötesi anlamında kullanılan bir kavramdır. Bu kavram en genel anlamıyla geçmişte geçerli ve egemen olan değerlerden köklü bir kopuşu ifade ederken, Batı’da 1950 yılından sonra ortaya çıkan ve yerleşik estetik ilkeleri köktenci bir biçimde değişime uğratan bir akımdır.

Postmodern düşünce, öncelikle felsefi bir hareket olarak ortaya çıkmış, mimaride bir yöntem olarak kullanılmış, tarih, politika ve ekonomide etkili olmuş, daha sonra edebiyat alanında da kendini göstermiştir.  

Postmodern kavramı, 1960’lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlamıştır. 1979 yılında Jean François Lyotard, “Postmodern Durum” adlı kitabıyla bir tartışma başlatmış, bu tartışmalar zamanla pek çok alana yansımış, sonuçta bir bütün olarak modernizmin sorgulanması ve aşılması arayışına dönüşmüştür. Bununla birlikte postmodernizmi yeni bir tarihsel evre olarak görmektense modernizmin kendi içinde bir aşaması ya da bir dönemi olarak görmek daha doğrudur.

Postmodernizm, tek bir doğruyu reddederek gerçekliğin söylemler tarafından inşa edildiğini savunur. 20. yüzyıl başlarında hızlanan bilişim, iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler, insanların yaşam biçimini ve dünyayı algılama tarzını değiştirmiş; kopyaların, göstergelerin, benzetimlerin önem kazandığı bu dönemde gerçeğin bir önemi kalmamıştır. Postmodernizm, Batı toplumunun “ötekileştirme” yaklaşımına kendi içinde bir eleştiri, “insan, hayat, doğa, sanat” ilişkilerinin açıklamasına yönelik bir olgu ve çoklu bakış açısı olarak görülen bir kavramdır.

Postmodernizm, moderne karşı gelişmiş bir düşünce biçimidir. Nietzsche’nin ve Heidegger’in modern düşünce sistemini eleştiren yaklaşımları, çeşitli aykırı grupların önem kazanması, Foucault, Lyotard ve Derrida gibi düşünürlerin felsefe, dil, tarih ve edebiyat konularını yeniden sorgulamaları zamanla postmodernizmi geliştirmiş ve güçlendirmiştir.

Modernizmin getirdiklerini sorgulayan postmodern düşüncenin temel dayanağı “son”lardır (tarihin sonu, insanlığın sonu, bilimin sonu). Bu nedenle postmodern tutum bazen kışkırtıcı bir entelektüel çabaya dönüşür. Eski ile yeni, sıradan ile olağanüstü, madde ile metafizik, gerçek ile kurmacanın iç içe geçtiği değerler çatışmasında; seçkinciliğin yanında halkçılık da onay görür.

Temel felsefesinde yer alan çoğulculuk, farklılıklara hoşgörüyle bakma, varlığını kabul etme ve onaylama gibi açılımlar, postmodern düşünür ve sanatçılarda dünyayı idealize edilmiş bir ütopya olarak değil, olduğu gibi kabullenme olarak kendini gösterir. Bu nedenle postmodern düşünce, var olanı ve somutu yüceltir.

Postmodernizm, aydınlanma çağının ve modernizmin temel ilkeleriyle barışık olmakla beraber daha kapsamlı bir bilince ve daha kapsamlı bir özgürlüğe taliptir. Eski projeleri reddetmez, ancak onun kendine özgü bir projesi vardır. Bu proje çeşitli ve farklı kültürlerin oluşturduğu küresel bir medeniyetin kurulmasıyla ilgilidir.

Postmodern anlayış yaratıcılık yönünden kendisini en çok edebiyatta ve görsel sanatlarda hissettirir. Postmodern duyarlılıkta; bilgiden deneyime, kuramdan pratiğe, zihinden bedene doğru bir kayış söz konusudur. Bu anlayışta kavramlar tersyüz olmuş, yeni kavramlar türemiş, tek anlamlılık yerini çok anlamlılığa bırakmış ve her şeyin sorgulanabileceği noktasına gelinmiştir.

Yaratıcılığın kendini göstermesiyle birlikte sanatsal olanla olmayan ayrımının bir değeri kalmamış, seçkinliğin yerini seçicilik almış, özne ile nesne arasındaki ilişki bireysel bir boyut kazanmıştır. Sanatı da bir iletişim biçimi olarak gören bu akım, görselliği kimi zaman araç, kimi zaman da amaç edinmiştir.

Postmodern Edebiyatın Özellikleri ve Anlatım Teknikleri

Postmodern edebiyat; postmodern düşüncenin önemli temsilcilerinden Jean Françoise Lyotard’ın “postmodern durum” biçiminde tanımladığı ve “olağanüstü bir toplumsal yaşamın edebiyatı” biçiminde nitelediği, “modernizm ötesi ve sonrası edebiyat”tır.

Postmodern anlayışta edebiyatın sınırlandırmaları ortadan kalkar. Postmodern yazara göre; köşe yazısını romandan ya da gazete ilanını mektuptan farklı kılan bir dizge yoktur. Hepsi ortak bir söylemi paylaşır. Sözün olduğu her şey birer metindir. Bu bakış açısının sonucu olarak da köşe yazılarından oluşan bir roman ya da gazete ilanlarıyla yazılan bir öykü normal kabul edilmektedir.

Postmodern edebiyatın amaçlarından biri olan okuyucunun zihnini karıştırmak veya işgal etmek için tekrar zorunlu hale gelir. Aynı olaylar, durumlar ya da cümleler sık sık tekrar edilerek saplantılı bir düşünce, bir edim, kuşkulu bir olay vurgulanmak istenir. Aynı olay farklı anlatıcılar tarafından anlatılırken okur, bilmeceli bir olay örgüsünün içine çekilmiş olur. Bilimin “neden-sonuç ilişkisinin sarsılmasıyla ortaya çıkan “belirsizlik, görecelik, olasılık” kavramları da bu örgünün yaratılmasında etkilidir.

Postmodern yazara göre her metin nesnel, durağan ve gerçekliği olmayan kelimelerden oluşur. Bunlara anlam kazandıran öge; kendi kültürel birikiminden, ruhsal durumundan ve deneyimlerinden yola çıkan okurdur. Bir metinde, her okur için farklı anlamlar vardır. Çünkü her okurun algılama ölçütü değişkendir. Ayrıca her okur, metni anlamlandırma işini daha önce okuduğu metinlerin yüklemlerine göre yapar. Böylece metinlerarası ilişkiler varlık kazanır.

Her türlü ayrımcılığa, sınıflandırmaya karşı çıkan postmodern edebiyatta; türler arası geçişlilik, görsellik, başka metinlerle ilişki, oyunsallık, yöresellik önem kazanır. Denge ve düzen açısından uygunluk önemini kaybeder.

Postmodern edebiyat, gerçeklikten sıkılan okur için bir eğlence alanına dönüşürken yazar eserini fantastik öğelerle süsler. Tarih, mitoloji, din ve folklordan yararlanan yazar, daha özgürlükçü bir bakış açısına kavuşmuş olur.

Postmodern edebiyatta “zaman” kavramı ve algısı farklı bir boyut kazanır. Bu anlayışa göre zaman çizgisel olmanın ötesinde görecelidir. Zamanda atlamalar, ileriye dönük sıçramalar ve geriye dönüş teknikleri sıklıkla kullanılır.

Postmodern anlatıda “yazar-anlatıcı” varlığını sürekli hissettirir. Anlatılanların kurgu ve uydurma olduğu özellikle vurgulanır. Yazar-anlatıcı metnin içindedir; olaylara ve kişilere dair yargılarda bulunur, kimi davranışları onaylar, kimilerini eleştirir. Bütün bunları yaparken okuyucuyla sürekli diyalog içindedir.

Postmodern anlatıda birbirinden bağımsız ve bağlantısız hikâyelerin aynı anlatı içinde yer alması, hatta farklı edebi türlere ait metinlerin bir ararda bulunmasının sakıncası yoktur. Edebi anlamda “anlatı” herhangi bir türün sınırları içinde kalmayı reddettiği için edebi tür olarak kabul edilmez.

Postmodern Edebiyatta Bazı Kavramlar

Üstkurmaca

Postmodern romanın önemli anlatı tekniklerinden olan “üstkurmaca” salt bir yazarın kurgusal buluşu olmayıp bir edebiyat anlayışının kendini dile getirme biçimidir.

İlk olarak 1960’lı yılların sonlarında yazılan romanlar için kullanılan bu terim en genel anlamıyla; yazarın, yazma eylemini kurmaca metnin bir parçası durumuna getirmesi, nasıl yazdığını anlatması ve romanın içersinde yazma eylemi ile ilgili sorunlar konusunda düşünce üretmesidir. “Kurmacanın kurmacası  demek olan bu kavram, edebiyatı bir oyun olarak algılayan görüşün ürünüdür.

Çok katmanlı, çok anlamlı bir dokusu olan üstkurmaca metinlerin birden çok gönderme yapan metaforik bir özelliği vardır. Bu yapıda genellikle üç düzlem bulunur: “gerçekçi düzlem”, “kurmaca düzlem” ve “bireyin iç dünyası”. Gerçek ile kurmaca bu zeminde sürekli yer değiştirir.

Eserin nasıl yazıldığının serüveni olan üstkurmaca; okuru yazma eylemine çeken, okurla doğrudan iletişime geçen, onu aktif ve dikkatli durumda tutan önemli unsurlardan biridir.

Metinlerarasılık

Her anlam bir kültürün içinde yer alır. Bu nedenle yalnız yaşadığımız dünyanın dil dışı gerçeklerine değil, aynı zamanda kendinden önceki yazılı ve sözlü metinlere de göndermede bulunabilir. Hem metin gönderme hem de metin dönüştürme yöntemleriyle oluşturulan bu ilişkiler üstkurmacanın bir parçasıdır. Bu özel gönderme ve dönüştürmelere “metinlerarası ilişki” denir.

Postmodern anlatıda metnin içeriği birbirinin içinde geçen öykülerden oluşur. Yazar, daha önce yazılmış metinlere gönderme, alıntı, anıştırma yapar. Burada amaç onları taklit etmek değil, kişi ya da motif düzeyinde yeniden biçimlendirmektir.

Roman, sadece kendisini yazan yazarın değil, içinde yer alan birçok yazarın söylemlerine de yer verdiğinden birçok farklı görüş içermekte çok sesli birçok metnin iç içe olması ile de çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Metinlerarasılık, metnin içine ayrışık unsurlar sokan; “alıntı, gizli alıntı, öykünme, basmakalıp sözler, gönderme, yansılama, anlatı içinde anlatı” gibi birçok teknik içermektedir.

Çoğulculuk

Sürekli bir devinim içinde olan yaşamdan birbiriyle çelişen, çatışan değerlerin ortak paydasını alan yazar, ondan yeni bir dünya yaratır. Yazarın amacı “madde-anlam, ruh-beden, fizik-metafizik, soyut-somut, hayat-ölüm, gerçek-kurmaca” gibi karşıtların sergilendiği geniş yelpazede ana birleşenleri uyumlu hale getirmek değil, aksine karşıtlıkların yarattığı kaotik yapıdan yeni bir dünya kurmaktır.

Kolâj

Kuralları olan ve anlam bütünlüğü gösteren geleneksel anlatı tarzının dışına çıkan cümlelerin arasına gazete alıntıları, gazete başlıkları, afişler, prospektüsler, tabela yazıları gibi yazınsal metinlerin dışında unsurlar sokarak kesyap yöntemi uygulanır. Bu yönteme postmodern romanda kolaj denir.

Farklılık

Yüksek kültür ile popüler kültür arasındaki sınırı ve ayrımı ortadan kaldıran postmodern sanat, kendini halk tarafından daha çok ve daha çabuk tüketen bir meta olarak yeniden üretir. Farklıyı eşit biçimde ortaya koyarken estetik boyutuyla teknolojinin olanaklarından da yararlanarak yaşamın çeşitli alanlarında kullanır. Elit ile sıradan arasındaki farkı ortadan kaldıran sanatçı, farklı olanı yeniden biçimlendirirken sıradana ait kültürel değerleri elit değerlerle yan yana, karmaşık bir değerler bütünü olarak sunar.

Oyunsuluk

Postmodern metinde her şey sanat düzleminde oynanan bir oyundur. Sanatçılar için gerçek diye bir şey yoktur. Her şey belirsiz bir muammadır. Postmodern anlayışta metin dışı pek çok olgu metne katılır, böylece kurmaca, üstkurmacaya dönüşür.

Pastiş

Sanatçının eserini başka eserleri taklit yoluyla yazması, yeniden kurması demek olan pastiş, taklide dayalı bir anlatı terimi olarak başka bir yapıtı ya da yapıtın bir parçasını başka bir bağlamda taklit yöntemidir.

Gerçekle kurmacanın sınırının birbirine karıştığı anlatıda zaman ve mekân tanımlamasından, olaylar arasındaki “neden – sonuç” ilişkisinden, kişilerin karakteristik özelliklerinin betimlenmesinden özellikle kaçınan yazar, yaratacağı yeni dönüşümler ortamında metinde suskunluklar, anlam boşlukları yaratır.

Postmodern yazar, kendisine yeni bir kurmaca dünya yaratırken daha önceki zamanlara ait metinlerin evreninde gezinir. Eski metinlerden bazen kişi bazen motif, bazen de anlatı tekniği olarak etkilenirken oyunlarını pastiş düzleminde kurar.

Parodi

Parodi: tiyatro terimi olarak ciddi bir oyunun bir bölümünü ya da tümünü, aradaki koşutluğu koruyarak alaya alan, biçimini bozmadan ona bambaşka bir içerik vererek, içerikle biçim arasındaki bu karşıtlıktan gülünç ve eleştirel etki yaratan oyun biçimi demektir. Bu kavram bazen postmodern yazarların eserlerini oluştururken başvurdukları bir yöntemdir.

İroni – alay

İroni, edebiyat terimi olarak; etkiyi arttırmak için, bir şeyin tersini söyleyerek alay etme anlamına gelir. Postmodern anlamda metinler arası dünyada dolaşmak, başka bir metinden bir resim, bir motif, davranış biçimi, bir kişinin karakterini almak, onların kurgu ve anlatı biçimleriyle oynamak, bir konumdan başka bir konuma dönüştürmek anlamında kullanılan bir kavramdır.

Postmodern anlatının çoksesli ve çoğulcu yapısını sergileyen bu tavır, aynı zamanda postmodern yazarın hoşlandığı ve yaratıcılığının doyuma ulaştığı bir düzlemdir.

Gizem – gerilim

Polisiye roman türü, üstkurmaca düzleminde postmodern edebiyatta da kendisine önemli bir yer bulmuştur. Polisiye gerilim, bazen metnin temelinde ve tamamında olabilirken bazen de ana metne yardımcı bir işleve sahiptir.

Polisiye kurgu bu amaca hizmet eden kategorilerden biridir. Cinayet sırları ve yöntemleri üzerinde iz süren ve ipucu yakalamaya çalışan dedektifin çabaları ile yaratılan gerilim, tıpkı bilmece bulmaca çözer gibi okuyucuyu da içine çekmeyi, olayların akışında eğlendirmeyi, hoşça vakit geçirmeyi ve metinden zevk alınmasını hedeflemektedir.

Tarihe yöneliş

Postmodern anlatıda tarih kavramı bilinen anlamından tamamen soyutlanarak köklü bir değişime uğramıştır. Belli zaman ve mekân içinde yaşanmış olayların neden-sonuç ilişkilerine dayandırılarak anlatılan, toplumsal ve ekonomik yapı ile kültür ve uygarlık değerlerinin aktarıldığı bütüncül bir yapı gösteren genel tarih anlayışının yerini, yenidünya gerçekliğinde kendini yeniden tasarlayarak yazan bir tarih anlayışı almıştır.

Postmodern anlayışa göre tarih, neden-sonuç ilişkisine dayalı olaylar zincirinin kronolojisi değil, şimdiki zamanda var olan, çağının anlayışıyla iç içe geçmiş, yeni ve çeşitli oluşumlar üreten bir zaman kesiti olarak yazarın, kurmaca bir dünya yaratmak için kurguladığı bir oyun alanıdır.

Bu anlayışa göre tarih, hem nesnel gerçeğin özelliklerini taşır hem de insanların kendi belleklerinde, kendi duygu ve düşüncelerinde şekillenen başka bir gerçekliktir. Yani kurmacadır. Tarihin önemli dönemeçlerinde büyük olayların merkezinde bulunmuş kahramanlar, tarihi kimlikleriyle değil, bireysel kimlikleriyle sıradanlaştırılır.

İnsan

Postmodern döneme geçişle birlikte kendisine ve çevresine yabancılaşan insan; edilgin, kişiliksiz ve kimliksiz bir varlığa dönüşmüş, birey olan özne yitip gitmenin ötesinde parçalanmıştır. Bireyselliğin yok edildiği bu metinlerde birey yerine özne sözcüğünün kullanılması daha doğrudur.

Yazar-anlatıcı gibi, kişisi de kimlikten kimliğe giren, değişim geçiren veya dönüşüme uğrayan bir nitelik sergilerken imgelerden örülü bir doku içinde kişi ve figürler değişerek dönüşür, kimi zaman da başkalaşarak yok olur.

Anlatı

Postmodern romanda kurgu gereği tek tip bir anlatı tekniği söz konusu olmayıp farklı amaçlarla kurgulanmış olan çeşitli metinler bütünü biçiminde oluşturulur. Böylece romanda birden fazla anlatı türünün yer almaya başladığını, bazı yerlerde gazete haberlerinin, köşe yazılarının romana aynen taşındığını görürüz. Bazı romanlarda şiir, mektup, deneme, piyes, otobiyografi gibi türler, anlatı metinleri olarak karşımıza çıkar.

Okur merkezlilik

Postmodern anlayışta “seçkin okur, etkin okur, donanımlı okur, bilinçli ve birikimli okur” gibi söylemler ağırlık kazanır. Bu tür anlatılarda okuma edimi büyük önem taşıdığından öncelikle metnin nasıl okunması gerektiği bilinmelidir.

Yapıt, kurmacanın iç içe geçtiği, birinin öteki içinde eriyen yapısını bilerek okunmalıdır. Okuma sürecinde; imge, motif, oyun, anıştırma veya olaydan bağımsız bir taklitle geçmiş zamanın anılarına dalan veya gelecek zamanı da bilincinde tüketen yazarın kurmaca evrenine girildiği unutulmamalıdır.

Bu anlayışta anlatıcının da kahramanın da konumu değişmiş, okur daha etkin ve önemli hale gelmiştir. Yazar ve okur metni birlikte kurgulamaktadır. Yazar, adeta metnini okurla birlikte oluşturmakta, hikâye kendini anlatmaktadır.

Okuru zorlayan süreçlerden biri de anlamdaki boşlukları doldurmadır. Yazar metnini oluştururken sürekliliğin dışına çıktığı için metinde kopukluklar, boşluklar oluşur. Bu boşlukları doldurmak okuyucuya düşer. Klasik romanda alıştığımız “son” ucu açık olup yerini okurun anlamlandırmasını beklediği bir bitişe bırakır.

Postmodern yazarlardan bazıları

Italo Calvino, Umberto Eco, Paul Auster, Jean Baudrillard, Jacques Derrida, John Barth, Neil Gaiman, William Gibson, Alan Moore, Toni Morrison, Victor Pelevin

Postmodernizmin Türk Edebiyatına Etkileri

Türk edebiyatında postmodern roman anlayışının altyapısı 1960’lı yıllarda oluşmaya başlamıştır. 1990’lı yılların başında ise geniş boyutlu tartışmalar yaşanmıştır. Bir taraftan postmodern anlayışın sanatta özgürlük ve demokratikleşme getirdiği savunulurken diğer taraftan da sanatçıların sorumluluktan kaçtığı görüşü dile getirilmiş ve bu yönde eleştiriler yapılmıştır.

1980 darbesi sonrasında ironi, oyun ve fantastik öğelerle dolu olan yapıtlar, baskı ortamı için bir kaçış ve eğlence alanı olmuştur. Sanatçılar, yeni bir kurmaca dünya yaratırken daha önceki zamanlara ait olan metinler evreninden imge, motif, alıntı göndermeler ve anlatı teknikleriyle parodi - pastiş düzleminde yapıtlar oluşturmaya başlamıştır.

Türk edebiyatında Oğuz Atay, Ferit Edgü ve Yusuf Atılgan postmodern romanın habercileri kabul edilirler. Postmodern anlayışla yazılan yapıtlar ve roman denemeleri toplumun alıştığı sanat anlayışıyla çeliştiği için önceleri yadırganır ve fazla ilgi görmez. Ancak Oğuz Atay’ın yazmış olduğu “Tutunamayanlar”; Üstkurmaca tekniğiyle yazılan ilk roman olması, çok katmanlı yapısı, simgeselliği, zaman algısı, anlamsal boşlukları barındırması açısından Türk okuru tarafından -pek anlaşılmasa- da öncü ve ilgi çekici bulunmuştur. Kurgu, biçim, anlatı tekniği ve yöntemleri açısından geleneksel roman anlayışından farklılar gösteren yapıt, Türk romanında köklü değişimlerin başlangıcı olmuştur.

Tutunamayanlar” romanıyla birlikte kendini gösteren, 1980’li yıllarda güçlenen bu yeni eğilimin iki önemli özelliği vardı: Bunlardan birincisi romanın, kendini bir roman konusu olarak ele alması, ikincisi de bireyin karmaşık iç dünyasına yönelerek bu dünyayı öncekilerden çok daha farklı anlatı teknikleriyle anlatmasıdır.

Oğuz Atay’ın roman ve hikâyelerinde uyguladığı bu teknikler, yayınlandığı yıllarda yeterince anlaşılmamış olmakla birlikte, özellikle 1980’den sonra büyük ilgi uyandırmış, aynı tarihlerde benzer tekniklerle yazılan roman ve hikâyeler ard arda yayınlanmaya başlamıştır. Bu teknik ve anlayışla yazan Yusuf Atılgan, Bilge Karasu, Latife Tekin, İhsan Oktay Anar, Nazlı Eray gibi yazarların yapıtları büyük ilgi görmüştür. Modern ve postmodern eğilimlerin hikâye ve romanlara hâkim olduğu bu dönemde “toplumcu gerçekçi” yazarlar kendi bakış açılarını sürdürmüş bu doğrultuda eserler vermeye devam etmişlerdir.

1980’den sonra eser veren birçok hikâye ve roman yazarı, eserlerinde bu yeni anlayış ve teknikleri kullanmıştır. Bu yazarlar arasında özellikle “Anayurt Oteli” adlı romanıyla Yusuf Atılgan’ı, “Bir Düğün Gecesi” romanıyla Adalet Ağaoğlu’nu, “Kılavuz” romanıyla Bilge Karasu’yu, “Bir Cinayet Romanı” adlı eseriyle Pınar Kür’ü, “Arzu Sapağında İnecek Var” romanıyla Nazlı Eray’ı, “Sevgili Arsız Ölüm” romanıyla Latife Tekin’i sayabiliriz.

1980’li yıllardaki çıkışıyla en büyük edebiyat olaylarından biri haline gelen Orhan Pamuk, modernist ve postmodernist çerçevede Türk romanının en önemli yazarlarından biridir. Tarihin, mistisizmin, iç dünya yolculuklarının alışılmamış kurgularda can bulduğu eserleri, bazı çevrelerce sert tepkiler alsa da romanlarında kullandığı farklı teknikler ve metin kurma becerisi sayesinde bugün çağımızın en büyük romancılarından biri olmayı başarmıştır.

1990’lı yıllardan sonra yapısal ve biçimsel öğelerdeki gelişmeler, üstkurmaca ve metinlerarası tekniklerin yaygınlaşması, biçim denemelerin artması, üslubun çeşitlenmesi, anlatıcının çoğalması, mutlak gerçekten seçenekli gerçeğe geçiş postmodern romanın popülist ve çoğulcu yapısına zemin oluşturmuştur. Bu yolla gerçekçi roman anlayışının anlatım normları yıkılmış, geleneksel roman anlayışıyla alay edilmiştir. Bu durum Batı’da gelişen postmodern roman anlayışının Türk edebiyatına uyarlanması olarak kabul edilmiştir.

Postmodern anlayışla birlikte edebiyatta önemli olan roman yazmak değil, roman kurmak olmuştur. Geleneksel olguların devam ettiği bir ortamda farklı teknik ve biçimlerle yazılan bu romanlar, Türk edebiyatındaki roman anlayışını değişikliğe uğratmıştır. Geleneksel kavramlardan ve kalıplardan sıyrılan Türk romanı çağdaş nitelikler kazanarak dünya edebiyatı standartlarına yükselmiş, bu sayede okuyucunun romana bakış açısı genişlemiştir.

Kaynakça

Aktulum, Kubilay (2000) Metinlerarası İlişkiler. Ankara: Öteki Yayınları
Çetişli, İsmail (2008) Batı Edebiyatında Edebi Akımlar. Ankara: Akçağ Yayınları.
Ecevit, Yıldız (2006) Türk Romanında Postmodernist Açılımlar. İstanbul: İletişim Yayınları
Emre, İsmet (2006) Postmodernizm ve Edebiyat. Ankara: Anı Yayıncılık
Kartaş, Turan (2011) Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Sütun Yayınları
Kefeli, Emel (2012) Batı Edebiyatında Akımlar. İstanbul: Dergâh Yayınları
Kızıler, Funda (2006) Moderniteden Postmoderniteye Kavramsal Bir Yolculuk. Erzurum: Salkımsöğüt Yayınevi
Moran, Berna (2016) Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İstanbul: İletişim Yayınları
Moran, Berna (1994) Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış. İstanbul: İletişim Yayınları
Sazyek, Hakan (2002) Türk Romanında Postmodernist Yöntemler Yönelimler. Hece, 65.66.67

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Yağmur Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi

Elli Kuruş Öykü İncelemesi