Bursa’da Zaman Şiir İncelemesi

 

Bursa’da Zaman

Bursa’da bir eski cami avlusu,
Mermer şadırvanda şakıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilâhisi.

Bir zafer müjdesi burada her isim
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü, bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.

Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billûr bir avize Bursa’da zaman.

Yeşil Türbe’sini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musiki gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
İsterdim bu eski yerde seninle
Baş başa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde… Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

           Ahmet Hamdi Tanpınar

Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi

Nazım biçimi: Serbest nazım (uyak düzeni mesnevi nazım biçimine benzer)

Nazım birimi: Bent

Ölçüsü: 11’li hece ölçüsü

Uyak düzeni: “aa bb cc dd ee ff …” biçiminde devam eder.

Uyakları:

---avlusu
---su           “-su” tam uyak 
---duvar
---çınar      “-ar” tam uyak
---günü
---hüznü    “-ü” redif, “-n” yarım uyak
---derinden.
---serinliğinden  “-den” redif, “-in” tam uyak
---mavisi
---ilâhisi       “-si” redif, “-i” yarım uyak
---isim
---mevsim     “-sim” zengin uyak
---zamanın
---rüyanın     “-ın” redif, “-an” tam uyak
---bile
---vehmiyle  “-le” tam uyak
---aynası
---meyvası    “-sı” redif, “-a” yarım uyak
---Nilüfer
---bahçeler   “-er” tam uyak
---erin
---hengâmelerin  “-in” redif, “-er” tam uyak
---geçene
---gece             “-e” yarım uyak
---güler
---güller          “-ler” zengin uyak
---çeşmelerinin
---mucizenin       “- nin” redif
--- şakırtısından
---zaman              “-an” tam uyak 
­­---akşam            
---zamandan         “-am -an” tam uyak (-m, -n kulak kafiyesi)
---sesini            
---neşesini           “-ini” redif, “-es” tam uyak
---tebessümünle
---seninle             “-le” redif, “-n” yarım uyak
---uykumuzu
---ufkumuzu        “-muzu” redif, “-ku” tam uyak
---renk
---ahenk              “-enk” zengin uyak
---elbette
---ebediyette       “-te” redif, “-et” tam uyak
---cetlerin
---seslerinin        “-in” tam uyak

Şiirdeki diğer ahenk unsurları

Şiirde uyak ve redifleri dışında kelime ve ses tekrarları (asonans, aliterasyon) da görülür.

Örneğin: “Yüzlerce çeşmenin serinliğinden” dizesinde “e”, “i” ünlüleriyle asonans, “n” ünsüzüyle aliterasyon yapılmış, böylece iç ahenk oluşturulmuştur. Ayrıca “su”, “ses”, “bir”, “zaman” gibi kelimelerin tekrarı da şiire ayrı bir ahenk katmıştır.

Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi

Açıklama - yorum

Şiirin ilk dizelerinde Bursa’nın tarihi, mimari yapısı ve doğal güzellikleri anlatılır. Sonraki dizelere insan ruhunu saran bu şehrin güzelliklerinin yanına aşk ve geçmişe duyulan özlem de dile getirilir. Şair, tarihin derinliklerinden gelen huzur ve mutluluğu dizeleriyle sonsuzlaştırmak ister.

Bursa’da bir eski cami avlusu,
Mermer şadırvanda şakıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilâhisi.

Şiir, Bursa’da Orhan Gazi zamanından kalma bir caminin avlusunda başlar. Şair, okuyucunun zihninde görsel bir manzara çizerek, geçmişe ait anıları bir resim çerçevesinde vermeye çalışır. Doğayla mimariyi birleştirerek okuyucunun hayalinde bir tablo oluşturur. Bu tablo adeta ilahi bir güzelliğe sahiptir. Şaire göre ömür bir rüya gibi geçip gitmektedir, geriye kalansa sadece hatıralardır.

Bursa’nın birçok yerinde görülen şadırvanlar ve çeşmeler şehrin önemli bir parçasıdır. Bu çeşmelerden akan su adeta şakımaktadır. Bir cami avlusunda yer alan Orhan Gazi zamanından kalma duvar tarihi mirastır. Yapının yanında yükselen çınar ağacının da yapı ile aynı yaştadır.

Burada insan eliyle yapılmış bir yapının dışında doğaya ait bir unsurun da tarihi özelliğine dikkat çekilmektedir. Çınar ağacına “ihtiyar” denilerek ona kişilik verilmiştir. Şiirde geçen, çınar ağacı aynı zamanda Osmanlı devletinin de simgesidir. Bursa’da Orhan zamanından kalma bir duvarla çınarın aynı yaşta olması ile Bursa’nın Osmanlı tarihinde yükselişin başlangıcı olması bakımından bir bağ kurulmaktadır.

Şair, “sakin bir gün” söyleyişinde, sıradan bir doğa olayını oldukça güçlü bir imajla aktarır. Bu söyleyişteki “sakin” kelimesi Bursa’nın üzerine sinmiş huzur ve sükûneti çağrıştırır.

Bursa’da “ovanın yeşili, göğün mavisi ve mimarilerin en ilahisi” rüyadan kalma bir hüzünle derinden gülmektedir. Bunlar aynı zamanda eski görkemli günlerin geride kalmasının hüznünü de yaşamaktadır. Bursa, uzun süre Osmanlı’nın gözde şehirlerinden biriydi. Bu dizelerde geçen “derin” kelimesi bize geçmişi hatırlatır. Bursa, her ne kadar insan eliyle yapılmış eşsiz mimari eserlere sahip olsa da doğanın bizzat kendisinin en büyük eser olduğunu vurgulanır. Bu eserin mimarisi ise ilahi olan en yüce varlıktır. Bu nedenle onun eseri de tüm yapıların en ilahisidir.

Bir zafer müjdesi burada her isim
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.

Yaptığı tasvirlerde genelden özele yönelerek yer isimleri de veren şair, bunu somutlaştırır. Karşılaştığı her isim şairde güçlü duygular uyandırır. Her ismin zafer müjdelemesi gelecekle ilgili bir umuttur. Bursa geçmişin değerleriyle geleceğe doğru yol almaktadır. Bu dizelerde geçen “gün, saat, mevsim” geçmişten bugüne uzanan çok geniş bir zaman ifadesidir. Bu zaman tek bir anda yaşanır. Burada anın içersine geniş bir zamanın sığdırılması söz konusudur. Yaşanılan anın içersine geçmiş ve gelecekle ilgili çağrışımlar insan belleğinde adeta canlanır.

Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.

İfadesinde ince bir tezat vardır. Güvercinlerin etrafa sürekli tedirgin bir sessizle bakması sanki aniden sessizliğin bozulacakmış hissini uyandırıyor. Buradaki çınlama ise sürekliliği düşündürüyor. Bu dizelerde şairin soyut bir durumu somutlaştırma çabası vardır. Anlatılmak istenen asıl mesele ise geçmiş zamanın unutulma korkusudur.

Gümüşlü, bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.
Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler

 Gümüşlü” Bursa’da Bizans döneminde yapılmış bir manastırdır. Osman Bey’in en büyük hayali Bursa’yı almaktı. Onun bu hayalini oğlu Orhan Gazi yerine getirmiştir. Şiirde hedeflenen bu zafere ulaşmakla ilgili “telmih (anımsatma)” yapılmıştır. Bu dizelerde geçen “fecr” kelimesi yükseliş anlamına gelmektedir. Sabahın ilk saatlerinde güneşin yükselişiyle Osmanlı’nın yükselişi arasında bir ilişki kurulmaktadır. Böylece Bursa, bir beylikten bir imparatorluğa geçişin simgesi olarak gösterilmektedir.

Muradiye’de bulunan “Muradiye Külliyesi” II. Murat tarafından yaptırılmıştır. Şair, II. Murat’ın Bursa mimarisine çok şey kattığını düşünüyor. Muradiye Külliyesinde içlerinde II. Murat’ın da bulunduğu on iki türbe yer almaktadır. Bu türbelerin içinde Şehzade Mustafa, Cem Sultan, Şehzade Ahmet gibi tarihe bahtsızlıklarıyla geçmiş şehzadelerin türbeleri de yer alır. Bu nedenledir ki şair külliyeyi sabrın acı meyvesi olarak nitelendirmiştir.

Bu dizelerde geçen “beyaz nilüfer”in mitolojide önemli bir yeri vardır. Nilüfer aynı zamanda Bursa’yı fetheden Orhan Gazi’nin eşinin adıdır. Bursa alındıktan sonra imarına önem verilmiş, pek çok yapı inşa edilmiştir. Bu yapıların çoğu Nilüfer Hatun tarafından yaptırılmıştır. Şehrin içinden geçen çay da onun adıyla anılmaktadır.

Bursa’da her adımda önümüze tarih çıkar; türbeler, camiler, çeşmeler, eski bahçeler bunlardan bazılarıdır. Bu eserlerde binlerce erin hikâyesi ve hatırası vardır. Bursa aynı zamanda Osmanlı döneminde isyanların da şehridir. Bu nedenle şair bu dizelerde “gürültü, patırtı, kargaşa” anlamına gelen “hengâme” kelimesini kullanıyor. Şairin “sesi nabzım olmuş” şeklindeki ifadesi tarihten gelen bu hikâyelere karşı duyduğu heyecanı ifade etmektedir.

Bursa’da karşılaşılan her yapı birtakım isimleri ve onların hikâyelerini hatırlatır. Bu dizelerde geçen “yâd” kelimesinde hem hatırlamak hem de özlemek anlamları vardır.

Bu hayalde uyur Bursa her gece” dizesinde mazi ile rüyanın iç içe geçmiş hali bir hayalde yer alır. Bursa, kişileştirilerek uyuyan bir insana benzetilir. Bu dizelerde geçen “rüya halinde yaşama ve onu ebedileştirme” çabası Tanpınar’ın neredeyse bütün eserlerinde görülür.

Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billûr bir avize Bursa’da zaman.

Bugünün izlerinden yola çıkarak geçmişe giden şairin zihninde dün ile bugün iç içe geçer. Zaman unsurlarının iç içe geçişini imge haline getiren şair, bu soyut kavramı işitsel ve görselliğe dökerek somutlaştırır. Soyut olan zaman, önce işitsel olarak somutlaştırılarak “su sesi” ve “kanat şakırtısı” olarak ifade edilir. Daha sonra zaman, ikinci bir değişimle billur bir avizeye dönüşür. Şaire göre su sesinden ve kanat şakırtısından “billur bir avize”ye dönen zaman mucizeden başka bir şey değildir.

Yeşil Türbe’sini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musiki gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

Bu dizelerde şair, ilk kez kendinden bahseder. Burada geniş bir zaman aralığının anlatıldığı durumdan daha özel ve dar bir alana dönüş söz konusudur. Şair, Yeşil Türbeyi gezerken geleneksel olarak türbelerde Kur’an okuma geleneğine değinir. Yıllardır okunan Kur’anların adeta bir musiki gibi geleceğe doğru uzanarak günümüze kadar gelmesini “çinilere sinmiş Kur’an sesi” olarak aktarır. Bu ifade bize hem geçmişten gelen bir geleneği hatırlatır hem de çiniler üzerin hat sanatıyla yazılan ayetleri işaret eder.

Şair, “fetih günlerinin saf neşesini” yanında bulunan sevgilinin tebessümünde aydınlanmış bulur. Şair açıkça belirtmese de yanındaki kişinin sevgili olduğu anlaşılır.

İsterdim bu eski yerde seninle
Baş başa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde… Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

Bu dizlerde mekân, insan ruhuyla bütünleşen bir varlığa dönüşmüştür. Şair, bu yerde zamanı sevgiliyle birlikte ebedileştirmek, böylece sonsuzluğa kavuşmak ister. İçinde yaşanan zamanın dışına çıkarak başka bir zamanda yaşamak, böylece sonsuzluğa ulaşmak Tanpınar’ın eserlerinde sık yaşanan bir durumdur. Onun bu rüyası cetlerin ve su seslerinin de rüyasıdır.

Şair, zamanı ilk dizelerde su sesi ve kanat şakırtısından oluşmuş billur bir avizeye dönüştürürken son dizelerde rüya, ölüm ve sonsuzluğu iç içe birlikte düşünür.

Şiirin Konusu ve Teması

Şiirin konusu Bursa’nın tarihi yapıları ve doğal güzellikleridir. Şiirde bu temel konuyla birlikte zaman, rüya, yaşam ve ölüm temaları da işlenmiştir.

Şiirin Türü

Şiir, saf şiir anlayışıyla yazılmıştır. Lirik şiir türüne girer.

Şiirdeki Edebi Sanatlar

Ovanın yeşili”, “göğün mavisi” ve “mimarilerin en ilahisi” şaire derinden gülümsemektedir. Burada doğa varlıklarına insan özelliği (gülümseme) verilmiştir. “Teşhis (kişileştirme) sanatı” vardır.

Bu hayalde uyur Bursa her gece / Her şafak onunla uyanır, güler” dizelerinde Bursa’ya insan özelliği verilerek “teşhis sanatı” yapılmıştır.

Şiirde “sessizlik, güvercin bakışına”, “Gümüşlü, zafer aynasına”, “Muradiye, sabrın acı meyvesine”, “Bursa’da zaman, billur avizeye” benzetilerek “teşbih (benzetme) sanatı” yapılmıştır.

Şiirde bazı tarihi şahsiyetlere de “telmih” yapılmıştır.

Dil ve Anlatım

Saf şiir anlayışıyla yazılan şiir, lirik bir anlatıma sahiptir.

Şiir sade, yalın ve anlaşılır bir dille yazılmasına rağmen imgelerle ve çağrışımlarla yüklüdür. Şair, kendi iç dünyasını bazı tarihi ve doğal varlıklarla yansıtmaktadır.

Şiirde geçen “zaman, rüya, hayal, ölüm, mazi, ebediyet” gibi kelimeler gerçek anlamlarının yanında şairin iç dünyasını ve dünyaya bakış açısını da yansıtmaktadır. Bunun yanında “çınar ağacı, su sesi, türbe, cami avlusu, çeşme, avize” gibi somut nesneler şiirde, soyut kavram ve duyguları çağrıştırmaktadır.

Genel Değerlendirme

Bursa’da Zaman şiirinde ilk dikkat çeken canlı doğa tasvirleridir. Şiirde adeta bir tablo çizilmektedir. Şairin anlattığı dış mekân, aynı zamanda onun iç dünyasını da yansıtmaktadır. Şair, yaptığı tasvirler ve seçtiği somut varlıklarla iç dünyasının kapılarını okuyucuya açmaktadır.

Bursa’nın tarihi ve doğal güzelliklerini benzersiz bir anlatımla dile getiren şiir, Türk edebiyatında seçkin bir yere sahiptir.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Yağmur Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi

Elli Kuruş Öykü İncelemesi