Tahir ile Zühre Meselesi Şiir İncelemesi

 

Tahir İle Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte,
yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin,
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

                                Nazım Hikmet

Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi

Nazım Hikmet, cümle ve anlamın dizelerde sürdürülmesi, yani şiirde parça yerine bütünlüğün öne çıkarılmasını başarıyla uygulamış bir şairdir.

Şiir, serbest nazım tekniğiyle yazılmıştır.

Şiirde öz – biçim ilişkisi; ses, imgeler ve çeşitli anlatım teknikleriyle geniş bir söyleyiş alanına yayılmıştır.

Şiirde ahenk; ses ve kelime tekrarlarıyla sağlamış, geleneksel ölçü ve uyak anlayışının dışına çıkılmıştır. Dizelerin bölünmesiyle de biçim ve içerik bütünlüğü sağlanmıştır.

Şiirde en çok “Tahir”, “Zühre” ve “sevmek” kelimeleri tekrar edilmiş, böylece şiir, hem ahenk hem de anlam yönünden güçlendirilmiştir.

Şiir, serbest ölçüyle yazılmıştır. Belirli bir ölçü (aruz, hece) kullanılmamıştır.

Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi

Açıklama – yorum

Nazım Hikmet, Türk edebiyatının köklü geleneğine ait edebi ürünleri yeniden yorumlayarak özgün yapıtlara dönüştüren modern Türk şiirinin öncülerindendir. Şairin sanatçı kişiliği, Tahir ile Zühre hikâyesini, şiirinde yeniden yorumlaması ve kendi düşüncelerini ustaca işlemesiyle ortaya çıkar.

Şair, sosyal meseleleri yalın, doğal ve çarpıcı bir anlatımla ele almış, Türk şiirinde toplumcu şiirin temellerini atmıştır. Sanatını ulusaldan evrensele ilerleyen bir çizgide sürdüren şair, yapıtlarında Türk halk edebiyatı ürünlerinden sıklıkla faydalanmıştır. Sözlü geleneğe ait bu ürünleri, benimsediği dünya görüşü kapsamında “toplumcu gerçekçi” bir bakış açısıyla yeniden yorumlamıştır.

Şiire adını veren Türk edebiyatı sözlü ürünlerinden “Tahir ile Zühre” hikâyesinin özeti şöyledir:

“Ülkenin birinde padişahın ve vezirinin çok istemelerine rağmen bir türlü çocukları olmaz. Bunun üzerine padişah ve veziri, birlikte dolaşarak dertlerine çare aramaya başlarlar. Bir gün yolda rastladıkları bir derviş onların derdini anlar ve koynundan çıkardığı bir elmayı ikiye bölüp onlara verir. Padişahın bir kızı, vezirin de bir oğlu olur. Adlarını Tahir ve Zühre koyarlar.

Tahir ile Zühre büyüyünce birbirlerine âşık olur. Ancak padişahın karısı gençlerin evliliğine karşı çıkar. Bununla da yetinmez, padişaha büyücüden aldığı şerbeti içirerek Tahir’e düşman eder. Padişah, Tahir’i saraydan kovar.

Tahir, bir gün sarayın bahçıvanbaşıyla karşılaşır. Ondan Zühre’nin Billur Köşkte olduğunu öğrenir ve oraya gider. Karadiken adlı saray çalışanlarından biri durumu padişaha bildirir. Padişah, Tahir’i yakalatarak Mardin Kalesine zindana gönderir. Buradan kurtulan Tahir’i padişah, bir sandık içinde Şat nehrine attırır. Tahir, buradan da kurtulur.

Bu arada Zühre bir padişahla evlendirilmek üzeredir. Sarayda düğün hazırlıkları yapılmaktadır. Tahir, saz şairi kılığına girerek düğün evine gider. Burada herkesle mani atışması yapar, onunla kimse baş edemez. Zühre, şair kılığındaki Tahir’i tanır. Birlikte kaçmaya karar verirler. Ancak Karadiken, olacakları fark edip durumu padişaha haber verir. Tahir, yine yakalanır. Bunun üzerine Tahir, canını alması için dua eder ve duası kabul edilir. Bunun acısına dayanamayan Zühre, Tahir’in cansız bedenine kapanarak can verir.

Tahir ile Zühre yan yana mezarlara koyulur. Tahir’in mezarında kırmızı, Zühre’nin mezarında pembe bir gül açar. Mezarların arasında bir kara diken çalısı biter.”

Hikâyede Tahir, sevdiğine kavuşmak için türlü güçlüklerle ve engellerle mücadele eden âşık tipini temsil etmektedir. Tahir’in sevdiğine kavuşmasına engel olanlar ise egemen güçler ve onların sadık köleleridir. Şair, şiirinde bu çatışmayı “mesele” sözüyle dile getirir.

Şiirde, insanın inandığı şey uğruna mücadeleden, hatta ölümden bile çekinmemesi gerektiğini “ölmek ayıp olur mu” sözüyle dile getiren şair, “mesele”nin asıl özünü yansıtmaktadır. Bu bağlamda Tahir, bireysel bir aşk kurbanından toplumsal bir kahramana dönüşür.

Şiirde hikâyenin bütün unsurlarıyla yer almadığı görülür. Bununla birlikte hikâyedeki kişilerin görüş ve davranışları şiire yansıtılmıştır. Hikâyede her iki aşığın da “sevda uğruna can vermesi” ön plana çıkarılmış, olayların gelişimine ve çatışmalara yer verilmemiştir. Ancak şiirde “sevda uğruna ölmek” toplumsal dayatmalara karşı âşıkların başkaldırmasının bir sonucu olmaktan öte bir anlam kazanır:

“Mesela bir barikatta dövüşerek
  mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
  mesela denerken damarlarında bir serumu
  ölmek ayıp olur mu?”

Dizelerinde şairin sıraladığı her eylemin toplumsal bir değeri, insanlık yararını gözeten yüksek bir amacı vardır. Tahir, yalnız sevdiğine kavuşmak için ölümü göze alan bir âşık olarak değil, toplumsal yarar uğruna kendisini feda etmeye hazır bir kişiliğin temsili olarak konumlandırılır.

“ Seversin dünyayı doludizgin
   ama o bunun farkında değildir
   ayrılmak istemezsin dünyadan
   ama o senden ayrılacak”

Dizeleriyle şair, sevmeyi yalnızca bireysel durumun yansıması olmaktan çıkarır. Bu bakış açısını “yani sen elmayı seviyorsun diye / elmanın da seni sevmesi şart mı?” sorusuyla sevmeyi, “insanlığa duyulan karşılıksız sevgi” boyutuna taşır.

Şair, dünya görüşü doğrultusunda gerçekleştirdiği öyküsel dönüşümü Tahir ile Zühre arasındaki ilişkiyi sorgulayarak sürdürür:

“Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
  yahut hiç sevmeseydi
  Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?”

Sözleriyle şair, halk hikâyelerindeki geleneksel aşk anlayışının bir halk kahramanı yaratmak için ne denli işlevsel olabileceğini tartışmaya açmış, halk kahramanı kavramını yeniden yorumlamıştır. Şair, Tahir’in mücadelesini, inandıkları uğruna ölümü göze almasını, Zühre’ye hissettiklerinden daha değerli bulur. Tahir’in sevda uğruna göze aldıklarını yeniden anlamlandıran şair, Tahir’i toplumsal hatta evrensel değerler uğruna mücadeleden kaçmayan bir kahramana dönüştürür.

Şairin, benimsediği toplumcu gerçekçi bakış açısıyla, Tahir ile Zühre hikâyesindeki temel değerleri yeniden kurguladığı görülmektedir. Bu değerler insanlık yararına kendi bireysel duygu düşünce ve çıkarlarından vazgeçmek gibi somut amaçları kapsar. Şair, toplum yararına verilen mücadelenin gelecek güzel günlere hizmet edeceğine ilişkin inancını, toplumsal bilinç boyutunda dile getirir.

Şiirin teması: karşılıksız sevgi ve fedakârlıktır.

Dil ve Anlatım

Şiir sade, açık, yalın, akıcı bir dille yazılmıştır. Şiirin lirik bir anlatımı olmakla birlikte bazı dizelerde düşünce ağır basar. Şiirde geniş kitlelere hitap etmek ve onları harekete geçirmek amacıyla söylenen sözler dikkat çeker.

Şiir serbest nazım tekniğiyle yazıldığı için anlam; dizede başlayıp bitmez, diğer dizelerde de sürer.

Toplumcu gerçekçi bakış açısıyla yazılan şiir, bize hayatın anlamıyla ilgili önemli mesajlar verir.

“Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
   hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil” dizeleri şiirin başında, ortasında ve sonunda tekrar edilerek şiire, hem ahenk hem de anlam yönünden bütünlük kazandırılmıştır.

Genel Değerlendirme

Nazım Hikmet, sanatı toplumsal ve kültürel bir olgu olarak görmüş, benimsediği dünya görüşü doğrultusunda yapıtlarını oluşturmuştur. Savunduğu görüşleri yansıtmak, toplumsal sorunları ve gerçekleri gözler önüne sermek şairin edebiyat anlayışının bir parçasıdır.

Şair, ortaya koyduğu dünya görüşünün halkın zihninde karşılık bulması için şiirlerinde, sözlü folklor ürünlerinden, bu ürünlerin toplumsal bellekteki gücünden ustalıkla yararlanmıştır.

Nazım Hikmet, geleneksel düşünceyi yansıtan bir halk hikâyesi olan “Tahir ile Zühre”yi yeniden yorumlayarak, toplumsal bilinci derinden etkileyecek yeni bir metin ortaya koymuştur. Böylece şair, dünya görüşünü kültürel birikimi ve güçlü söyleyişiyle birleştirerek “Tahir ile Zühre Meselesi”ni geleceğe taşımayı başarmıştır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Yağmur Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi

Elli Kuruş Öykü İncelemesi