Ölmez Otu Roman İncelemesi
Eser Hakkında
Yaşar
Kemal’in yazmış olduğu “Ölmez Otu” adlı roman, “Dağın
Öte Yüzü” roman serisinin üçüncü eseridir. Eser; 1968 yılında “Yeni Gazete”de tefrika edilmiş, aynı yıl
içinde basılarak yayınlanmıştır.
Romanın
Özeti
Memidik, Ömer’den
yediği dayağı erkeklik gururuna yedirememiş ve kimsenin yüzüne bakamaz hale
gelmiştir. Memidik, insanların karşısına dimdik çıkabilmek, Zeliha’yı elde
edebilmek ve kırılan gururunu onarabilmek için Sefer’i öldürmenin gereğine
inanmıştır. Memidik, gerçekle hayali birbirine karıştırmaya başlar. Şevket’i
Muhtar Sefer zannederek öldürür. Cesedi saklama telaşına düşer. İlk önce cesedi
suyun içindeki bir ağaç köküne bağlar. İnsanlar tarafından fark edileceği
düşüncesiyle ölüyü sudan çıkarıp bir kuyuya atar. Kuyunun başına üşüşen yırtıcı
kuşlar Memidik’i tedirgin eder. Memidik, son çare olarak ölüyü gömer.
Eserdeki bir diğer olay
Meryemce’nin oğlu Uzunca Ali ile arasında geçenleri içerir. Ali, yaşlı anasını
alıp Çukurova’ya gitme konusunda kararsızdır. Daha önce çektiği sıkıntılar
yüzünden anasını köyde bırakmayı düşünür. Bütün köy hazırlıklarını tamamlamış,
Çukurova’ya doğru yola çıkmıştır. Ali, kendisine yardım edeceği umuduyla
Taşbaşoğlu’nu beklemektedir. Ancak Taşbaşoğlu’nun gelmeyeceğini anlayınca
anasını köyde uyurken bırakır, karısı ve iki çocuğunu yanına alarak yola
koyulur. Çukurova’da çalışırken aklı hep anasındadır. Bu nedenle var gücüyle
çalışıp bir an önce köye dönmek ister. Ali’nin çalışkanlığı ve Koca Halil ile
yaptığı işbirliği köylüler tarafından kıskanılır. Ali’nin Meryemce’yi
öldürdüğüne dair bir dedikodu yayılır. Bunun sonucunda Ali, köylüler tarafından
dövülür. Bu durumu fırsat bilen Muhtar Sefer, Ömer’i türlü vaatlerle kandırarak
Meryemce’yi öldürmesi için köye gönderir.
Eserin diğer bir olay
halkası Taşbaşoğlu’nun Çukurova’daki köylülere katılmasıyla oluşur. Tarlalarda
çalışan köylüler, onun üstü başı perişan, cılız halini görünce tepkisiz
kalırlar. Gördükleri kişinin “ermiş” olan Taşbaoğlu değil de onun sureti
olduğuna inanırlar. Karısı ve çocukları bile onun suret olduğuna inanır.
Köylüden ve ailesinden beklediği ilgiyi göremeyen Taşbaşoğlu bunalıma girer.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi tarla sahibi Muttalip Bey onunla alay eder. Bütün bu olaylar sonucu Taşbaşoğlu intihar
eder. Sefer, bu olanlardan çok memnundur. Sefer’in bu gururlu halini gören
Memidik, bir bıçak darbesiyle onu öldürür. Tutuklanarak cezaevine gönderilir.
Çukurova’daki pamuk
toplama işi sona erer. Köylüler Muttalip Bey’in tarlasının yanı sıra on dört
tarlanın daha pamuğunu toplamıştır. Uzunca Ali, köye dönerken anasının
cesediyle karşılaşacağını düşünür. Memidik, sevdalısı Zeliha, Koca Halil ve
Hasan tarafından cezaevinde ziyaret edilir.
Kişiler
Meryemce
İbrahim’in karısı ve
Uzunca Ali’nin anasıdır. Meryemce romanda şöyle tasvir edilir: “İriyarı, beli bükülmüş, sivri çeneli, uzun
yüzlü, elmacık kemikleri çıkık, gençliğinde iri gözlü olduğunu gösteren güzel,
kara gözlü bir kadındı Meryemce. Tüm dişleri dökülmüş, avurduna geçmişti. Yüzü,
gözlerinin kenarları, alnı, dudakları kırış kırıştı. Yeldirmesinin altında
azıcık kalmış ak, kınalı saçının bir kısmı alnına dökülmüştü.”
Köyün en yaşlı
kadınlarından biri olan Meryemce, ailesine bağlı, fedakâr, inatçı ve dayanıklı
bir kadındır. Oğluyla ilişkileri inişli çıkışlıdır. Kocasını erken yaşta
kaybeden Meryemce’nin tek oğlu olan Ali, yaşlı kadının hayattaki en kıymetli
varlığıdır.
Uzunca Ali
Meryemce’nin tek
oğludur. Elif’in kocası, Hasan ve Ümmühan’ın babasıdır. Uzuca Ali, merhameti,
dayanıklılığı ve sabrı ile dikkat çeker. Yazar, Ali’ni tasvirini şöyle yapar: “Ali, upuzundu, incecikti. Buğday benizli,
kapkara kalın kaşlıydı. Yüzüne bakınca ilk kaşlarını görürdün. Çenesi
kadınların çenesi gibi sivriydi. Şalvarı da eski, yamalıydı. Mintanı eskilikten
rengini yitirmişti.”
Ali’nin sanatçı bir
tarafı vardı. Keyifli olduğu zamanlarda belindeki düdüğü çıkarır, çalmaya
başlar. Hayat şartlarının zorluğu yanında annesinin kaprisleriyle de uğraşmak
zorunda kalan Ali, Muhtar Sefer’in köydeki baskılarına karşı çıkan kişilerden
biridir.
Taşbaşoğlu Mehmet
Yalak köyünde, Muhtar
Sefer’in oluşturduğu baskı ve oyunlara isyan eden topluluğun başını çeker.
Sefer, Taşbaşoğlu ile tartışmaya girmekten kaçınır. Çünkü Taşbaşoğlu, köyün en
arkalı kişilerinden biridir. Köyde sözüne güvenilen bir kişi olarak bilinen
Taşbaşoğlu, kendi başına karar alabilen, sorgulayan, gerektiğinde başkaldıran,
kurtarıcı bir karakterdir. Belki de bu özelliklerinden dolayı köylü tarafından
“ermiş” mertebesine çıkarılır.
Köylüler, jandarmadan
kaçtıktan sonra Çukurova’da köylülerinin yanına dönen Taşbaşoğlu’nun perişan
halini görünce onun “Ermiş Taşbaş” değil de sureti olduğuna inanırlar. Eskisi
gibi saygı görmeyen Taşbaşoğlu, bunalıma girerek intihar eder. Taşbaşoğlu’nun
ölümü yeni efsanelere yol açar. Köylüler onun öldükten sonra “Kırklar Dağı”na
çekildiğine inanır.
Memidik
Osman Delibaş’ın oğlu
Memidik’e ilk olarak “Yer Demir Gök Bakır” da yer verilir. Oldukça kısa
boyludur. Onun kısa boyu köyün kızları arasında alay konusu olmaktadır.
Memidik, Taşbaşoğlu’nun ermişlik sürecine katkıda bulunan kişiler arasındadır.
Kendi uydurduğu hikâyeye öyle gönülden bağlanmıştır ki gördüğü işkenceye ve
yediği dayağa rağmen inancından bir şey kaybetmez.
Memidik’in en büyük
amacı Sefer’i öldürmektir. Böylece hem zedelenen gururunu geri kazanacak hem de
sevdiği Zeliha’yı elde edebilecektir. Ölmez Otu’nun sonlarına doğru bu amacını
gerçekleştirir ve Sefer’i öldürür. Hapisteki günlerini huzur içersinde geçirir.
Muhtar Sefer
Üçlemenin önemli
kişilerinden Sefer, Yalak köyünün muhtarıdır. Kendi çıkarları için yapamayacağı
şey yoktur. Kendi köylülerini verimsiz tarlalarda çalıştırıp toprak
sahiplerinden para alacak kadar bencildir. Muhtar Sefer, yazar tarafından şöyle
tasvir edilir: “Göçün ucuna yakın
yerinde, kara, üç yaşında, kulakları dimdik, canlı bir eşeğe binmiş, uzun kalın
bacaklarını sarkıtmış, kasketinin siperliğini sağ kulağının üstüne yıkmış
Muhtar afili afili gidiyordu. İki karısının ikisi de arkasından saygılıca, onun
geniş omuzlarına gözlerini dikmişler, birbirlerine bakmadan, diş gıcırdatarak
yürüyorlardı.”
Kendi köylüsünü zor
durumlarda bırakan Sefer, diğer köylülere göre daha rahat olsa da tamamıyla
farklı değildir. O sömürenle sömürülen arasında kalmış bir işbirlikçidir.
Çıkarları için dini de siyaseti de kullanır ve bu iki kurumun gücünden
yararlanır.
Muhtar Sefer, aynı
zamanda acımasız bir kişiliktir. Memidik’e işkence yaptırır, Taşbaşoğlu’na
türlü iftiralar atar, Uzunca Ali’yi zor durumda bırakmak için Ömer’i
Meryemce’yi öldürmesi için köye gönderir. Ölümünden sonra Sefer’le ilgili
hiçbir şey söylenmez, hatırası adeta silinir.
Koca Halil
Mustukoğlu Halil
Taşyürek üçlemenin en canlı karakterlerinden biridir. Seksen yaşını geçmiştir.
Yaşlı adam asker kaçağı eski bir at hırsızıdır. Koca Halil, işine geleni yapan,
çıkarcı bir kişiliktir. Koca Halil’in en önemli görevlerinden biri köylüye
Çukurova’ya inme zamanını bildirmektir. Bunun zamanını bozkırdan kopup gelen
döngelelerden anlar.
Koca Halil, istediği
bir şeye olumlu yanıt alamayınca aniden sinirlenen biridir. Ortadirek romanının
başlarında Çukurova’ya gitme zamanını geciktirir. Bu nedenle roman sonuna kadar
köylü tarafından öldürüleceğinden korkar. Meryemce ile aralarında husumet
vardır. Koca Halil, son olarak Memidik’i ziyaret ettiği sahnede görülür.
Diğer
Kişiler
Elif,
Hasan, Ümmühan, Zalaca, Adil Efendi, Döndülü Gelin, Kır İsmail’in Kızı, Kel
Âşık, Ali Ömer, Vurgun Ahmet, Öksüz Duran, Fatma, Küstüoğlu, Kır İsmail’in
Karısı, Delice Bekir, Hüsne, Recep, Fatmaca, Yüzbaşı Şükrü, Cumali Onbaşı,
Sultan, Zeliha, Ökkeş Dağkurdu, Gömleksizoğlu, Taşbaşoğlu’nun karısı, Şevket
Bey…
Mekân
Romanda olaylar
Çukurova’da geçer. Yazar, serinin son romanında köylülerin çalışma alanını
yüksekten ve ana çizgileriyle tasvir eder ve ayrıntıya girmez.
Olayların geçtiği bir
başka mekân da dağın öte yüzündeki “Yalak” köyüdür. Bu köyün gerçek mi, yoksa
hayali bir köy mü olduğu bilinmemektedir. Bireylerdeki buhran, zayıflık, korku
ve yoksulluk yaşamlarını sürdürdükleri mekânlara da yansımıştır. Uzunca Ali ile
Meryemce’nin yaşadığı ev buna örnektir. Dikkat çeken bir başka unsur da Yalak
köylülerinin hayvanlarla beraber yaşamasıdır.
Eserde geçen
“Körmağara”, “İncecik”, “Sürmeli”, “Kargün”, “Örencik” köyleri, Adil’in
dükkânı, kasaba karakolu… Yalak köyü dışındaki diğer mekânlardır.
Yalak köylüleri her yıl
Çukurova’ya pamuk toplamaya gider. Yolculuk sırasında da bazı mekânlarda
konaklarlar. Göç sırasında köylülerin ilk durağı “Çağıloluk”tur. Köylülerin
ikinci durağı “ormanın içi”dir. Bir başka konaklama yeri “Ziyaret Cevizi”dir.
Burası köylülerin ürperdiği bir yerdir. Göçün son konaklama yeri “Söğütlü”dür.
Üçlemenin genelinde
mekânlara kişilerin bakış açısıyla bakılır. Mekân, sadece yaşanılan olayların
gerçekleştiği bir dekor olmaktan çıkar. Bu durum eserin tamamında görülür.
Ayrıntılı mekân tasvirlerinden kaçınan yazar, insanın kendini ve kendi iç
dünyasını öne çıkarır.
Zaman
“Dağın Öte Yüzü”
üçlemesinde zaman, Türkiye’nin tek partili dönemden çok partili döneme geçiş
sürecinde yani 1950-1960 yılları arasında geçmektedir.
Serinin son romanı
“Ölmez Otu”nda ise olaylar pamuk toplama zamanında geçer. Çukurova’da pamuk
toplama zamanı yaz sonuyla güz mevsiminin başlarıdır.
Romanın
Konusu ve Teması
Romanda: Çukurova’ya
tekrar inen köylülerin buradaki çalışma şartları, Muhtar Sefer, Taşbaşoğlu ve
Memidik’in sonları anlatılır.
Eserde; “insan-doğa
ilişkisi”, “çalışma şartlarının zorluğu” ve “insan ilişkileri” ayrıntılı bir
biçimde işlenir.
Romanın
Türü
Realizm
özellikleri taşıyan eser, “sosyal roman”
türüne girer.
Toplumsal gerçekçi
dünya görüşüyle yazılan bu tür romanlara Türk edebiyatında “köy romanı” da denmektedir.
Dil
ve Anlatım
Romanda daha çok
realist romanlarda kullanılan “dolaylı serbest anlatım” yolu kullanılmıştır.
Üçleme boyunca yazarın
düşünceleri, roman kişileri tarafından dile getirilir.
Yazar, iç monologlarla
kahramanlarının psikolojik yapısını okuyucuya nakleder.
Romanlardaki
diyaloglarda kişiler kendilerine özgü bir dille konuşur.
Doğa tasvirlerinde koku
ile ilgili algılara ve izlenimlere geniş yer verilir. Canlı doğa yapısını koku
aracılığıyla vermeye çalışan yazarın bu tutumu, doğa-insan kaynaşmasını
somutlaştırır. Eserde geçen “güzün kokusu”,
“ortalıktaki acı koku”, “burnuna mezdeğe sakızı kokusu geldi”, “seher yelinde acı bir yarpuz koktu”, “orman ıslak ıslak koktu” bunlardan
bazılarıdır.
Eserde dikkat çeken bir
başka özellik de ikilemelere yer verilmesidir: “kırış kırış, püskül püskül, çöke çöke, zangır zangır, kapı kapı, şen
şakrak, kara kara, burcu burcu, kıpır kıpır” vb.
Eserde birçok deyim
kullanılmıştır: “canımdan usandım, içini
çekti, kabına sığmaz, başını alıp gitmiş” vb.
Yazar anlatımı
güçlendirmek için vecizeler ve atasözlerine de yer vermiştir.
Roman kişileri arasında
iletişimi sağlamak için diyaloglardan yararlanılmakla birlikte iç monologlara
da yer verilmiştir. Roman kişileri şive ve ağız özellikleriyle
konuşturulmuştur.
Eserde ağıt, destan,
dua, beddua, efsane gibi birçok halk edebiyatı öğesinden yararlanılmıştır.
Bunun yanında “ışık, kırk, yedi, kartal,
ağaç” gibi halk kültüründe özel bir anlam taşıyan motiflere de yer
vermiştir.
Genel
Değerlendirme
Yaşar Kemal,
eserlerinde ele aldığı konularla, roman türüne getirdiği yeniliklerle ve dünya
çapında aldığı birçok ödülle adından sıkça söz ettirmiş bir yazarımızdır.
Anadolu halkının
yabancı olmadığı konuları eserlerinde işleyen Yaşar Kemal, “toplumcu gerçekçi”
çizgisinden ayrılmamış ve bu sayede her kesimden okuyucu kitlesine ulaşmıştır.
Yazarın yöresel
söyleyişlere yer vermesi esere farklı bir hava kazandırmıştır. Yazar eserinde,
Anadolu insanını bütün yönleriyle ele almış, onların soysal, siyasal ve
kültürel özelliklerini başarıyla yansıtmıştır.