Yer Demir Gök Bakır Roman İncelemesi

Eser Hakkında

Yaşar Kemal’in yazmış olduğu “Yer Demir Gök Bakır” adlı roman, “Dağın Öte Yüzü” roman serisinin ikinci kitabıdır. Eser; 1962 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmiş, 1963 yılında basılarak yayınlanmıştır.

Romanın Özeti

Hasan ve Ummuhan’ın meşeliğe doğru gitmesiyle başlayan roman, köylülerin Adil Efendi korkusuyla devam eder. Çukurova’da köylülerden korktuğu için kaçan Koca Halil’e oğlu Hacı tarafından Mevlit okutturulur. Ancak Koca Halil ölmemiş kendi ambarında saklanmaktadır. Gömleksizoğlu ve diğerleri Koca Halil’in yanına gelip korkmaması gerektiğini ve bütün köyün kendisini saydığını söylerler. Halil, köylülere inanmaz. Köylünün kendisini öldüreceğini düşünür.

Köylüler, Yalak köyüne gelen Küplüzadelerin oğlundan korkarak ortadan kaybolurlar. Yazar, bu adamın kim olduğunu belirtmez. Sadece adamın 11 yıl önce partiyle ilgili bir iş için köye geldiğine dair kısa bir açıklama yapar. Köylüler, evlerine saklanarak bu kişiye köyün boş olduğunu düşündürmeye çalışır. Boş köyden ürken atlı, köyü terk eder. Köylüler Adil Efendi’nin adamı sandıkları bu kişiden kurtuldukları için çok sevinir.

Adil Efendi’nin mallarına el koyacağından korkan köylüler çare düşünmeye başlar. Muhtar Sefer’in aklına bir fikir gelir. Köylü bütün değerli eşyasını saklayacaktır. Adil Efendi köye geldiği zaman köylüde bir şey olmadığını görüp onları bağışlayacaktır. Herkes değerli eşyasını gizler. Köyün hayvanları da bir mağaraya saklanır. Köyde değerli eşyalarını saklamayan tek kişi Taşbaşoğlu’dur.

Adil Efendi beklenmeye devam edilir. Ancak gelen giden yoktur. Hayvanların mağaraya saklanmasıyla evler buz gibi olur. Meryemce, danasını özlemiştir. Yolda Meryemce ile karşılaşan Sefer, Adil’in köye gelmeyişine sebep olarak Taşbaşoğlu’nu suçlar. Söylenti hızla yayılır. Köylüler, Adil Efendi’nin geleceği günü ıstırap içinde beklemeye devam eder. Bir çıkar yol arayan Sefer, köylüyü toplayarak bir konuşma yapar. Köy kurulundan üç kişiyi Adil Efendi ile görüşmeye göndereceğini söyler. Köylüler bu çileli bekleyişin bir an önce bitmesini istemektedir.

Sefer’in konuşmasından sonra köylüler sakladıkları malları yerinden çıkarır. Adil Efendi hâlâ ortalıkta yoktur. Taşbaşoğlu’nun köylüye duyduğu nefret artar. Köylüler, Taşbaşoğlu’ndan ürkmeye başlar.

Bu olaylar sürüp giderken Hüsne ve Recep adlı iki aşığın hikâyesi anlatılır. Hüsne, köyün başına gelen bütün felaketlerin sebebi olarak ilişkilerini görmektedir. Bundan dolayı köyden kaçmaya karar verirler. Kötü hava koşullarında yola çıkan âşıklar kaderden kaçamaz ve yolda donarak ölürler. Vurgun Ahmet, âşıkların karlar altında öldüğünü bildirmek için köye gelir. Köylülerin kapılarını teker teker çalıp hepsine serzenişte bulunur. Âşıkların köylüler yüzünden öldüğünü düşünen Vurgun Ahmet’in tavrı Taşbaşoğlu’nun evine gelince değişir. Bu durum Taşbaşoğlu’nu köylülerin gözünde yüceltir, evliya mertebesine çıkartır.

Adil efendi’nin yanına giden köy kurulu ondan beklenmedik bir cevap alır. Adil Efendi köye gelip alacaklarını istemek bir yana, köylülerin dükkânına gelip diledikleri kadar mal alabileceklerini söyler. Adil Efendi’nin bu davranışı geçmişte yaşanan bir olay yüzündendir. Geçmiş yıllarda bir köyde, köylüler borçlu oldukları ağayı öldürmüştür. Adil Efendi, bu nedenle korkmaktadır. Bu arada Muhtar Sefer, Kır İsmail’in kızıyla evlenmeye karar vermiştir. Taşbaşoğlu efsanesi ise ağızdan ağza yayılmaktadır. Muhtar Sefer, bu efsaneyi bizzat Taşbaşoğlu’nun kendisinin çıkardığını düşünür ve bunu Taşbaşoğlu’nun yüzüne söyler. Taşbaşoğlu çılgına döner.

Muhtar Sefer, Taşbaşoğlu’na türlü iftiralar atar. Ancak bunların etkili olmadığını gören Sefer, onu Ali Ömer’e öldürtmek ister. Geceleyin Taşbaşoğlu’nun evine giderler ancak onu evde bulamazlar. Bütün köy Taşbaşoğlu’nun evliya olduğuna inanmıştır. Buna en çok Memidik inanmıştır. Taşbaşoğlu’nun evliyalığına dair başından geçen bir olayı köye yayar. Sefer, onu evinde hapseder. Hadisenin tam aksini köye yayması şartıyla onu bırakacağını söyler. Memidik, uydurduğu hikâyeye tüm kalbiyle inanmaktadır, bu nedenle Sefer’in teklifini kabul etmez ve Ömer tarafından öldüresiye dövülür.

Taşbaşoğlu’na gösterilen saygı, Muhtar Sefer’i çileden çıkarır. Bu nedenle onu jandarmaya ihbar eder. Taşbaşoğlu tutuklanarak karakola götürülür. Karakolda yüzbaşıya verdiği ifadede kendisinin böyle bir iddiası olmadığını, köylünün bunu kendisine yakıştırdığını söyler. Yüzbaşı onun samimiyetine inanarak serbest bırakır.

Yüzbaşının Taşbaşoğlu’nu serbest bırakması köylüler tarafından onun evliyalığına bağlanır. Taşbaşoğlu da kendinden şüphe etmeye başlar ve evliya olabileceğini düşünmeye başlar. Muhtar Sefer, tekrar karakola giderek Taşbaşoğlu’nun ermişlik iddiasını sürdürdüğünü söyler. Yüzbaşı, en güvendiği üç jandarmayı hasta gibi Taşbaşoğlu’nun evine gönderir. Taşbaşoğlu, onları tedavi etmeye çalışır. Bu durumun haberini alan Yüzbaşı, Taşbaşoğlu’nu tutuklatır. Taşbaşoğlu, giderken kimsenin Sefer’le konuşmamasını, aksi takdirde konuşanları lanetleyeceğini söyler. Bu sözler köylü üzerinde çok etkili olur. Kimse Muhtar Sefer’le konuşmaz.

Taşbaşoğlu ve jandarmalar karakolun yolunu tutar. Yolda yağış şiddetini arttırınca, karakola giden grup mağaraya sığınır. Taşbaşoğlu, bir fırsatını bularak kaçar ve ortalıktan kaybolur. Bu olay köylüler tarafından efsaneleştirilir. Cumali tarafından anlatılan olay kısa sürede yayılır.

Kişiler

Meryemce

İbrahim’in karısı ve Uzunca Ali’nin anasıdır. Meryemce romanda şöyle tasvir edilir: “İriyarı, beli bükülmüş, sivri çeneli, uzun yüzlü, elmacık kemikleri çıkık, gençliğinde iri gözlü olduğunu gösteren güzel, kara gözlü bir kadındı Meryemce. Tüm dişleri dökülmüş, avurduna geçmişti. Yüzü, gözlerinin kenarları, alnı, dudakları kırış kırıştı. Yeldirmesinin altında azıcık kalmış ak, kınalı saçının bir kısmı alnına dökülmüştü.

Köyün en yaşlı kadınlarından biri olan Meryemce, ailesine bağlı, fedakâr, inatçı ve dayanıklı bir kadındır. Oğluyla ilişkileri inişli çıkışlıdır. Kocasını erken yaşta kaybeden Meryemce’nin tek oğlu olan Ali, yaşlı kadının hayattaki en kıymetli varlığıdır.

Uzunca Ali

Meryemce’nin tek oğludur. Elif’in kocası, Hasan ve Ümmühan’ın babasıdır. Uzuca Ali, merhameti, dayanıklılığı ve sabrı ile dikkat çeker. Yazar, Ali’ni tasvirini şöyle yapar: “Ali, upuzundu, incecikti. Buğday benizli, kapkara kalın kaşlıydı. Yüzüne bakınca ilk kaşlarını görürdün. Çenesi kadınların çenesi gibi sivriydi. Şalvarı da eski, yamalıydı. Mintanı eskilikten rengini yitirmişti.

Ali’nin sanatçı bir tarafı vardı. Keyifli olduğu zamanlarda belindeki düdüğü çıkarır, çalmaya başlar. Hayat şartlarının zorluğu yanında annesinin kaprisleriyle de uğraşmak zorunda kalan Ali, Muhtar Sefer’in köydeki baskılarına karşı çıkan kişilerden biridir.

Taşbaşoğlu Mehmet

Yalak köyünde, Muhtar Sefer’in oluşturduğu baskı ve oyunlara isyan eden topluluğun başını çeker. Sefer, Taşbaşoğlu ile tartışmaya girmekten kaçınır. Çünkü Taşbaşoğlu, köyün en arkalı kişilerinden biridir. Köyde sözüne güvenilen bir kişi olarak bilinen Taşbaşoğlu, kendi başına karar alabilen, sorgulayan, gerektiğinde başkaldıran, kurtarıcı bir karakterdir. Belki de bu özelliklerinden dolayı köylü tarafından “ermiş” mertebesine çıkarılır.

Köylüler, jandarmadan kaçtıktan sonra Çukurova’da köylülerinin yanına dönen Taşbaşoğlu’nun perişan halini görünce onun “Ermiş Taşbaş” değil de sureti olduğuna inanırlar. Eskisi gibi saygı görmeyen Taşbaşoğlu, bunalıma girerek intihar eder. Taşbaşoğlu’nun ölümü yeni efsanelere yol açar. Köylüler onun öldükten sonra “Kırklar Dağı”na çekildiğine inanır.

Memidik

Osman Delibaş’ın oğlu Memidik’e ilk olarak “Yer Demir Gök Bakır” da yer verilir. Oldukça kısa boyludur. Onun kısa boyu köyün kızları arasında alay konusu olmaktadır. Memidik, Taşbaşoğlu’nun ermişlik sürecine katkıda bulunan kişiler arasındadır. Kendi uydurduğu hikâyeye öyle gönülden bağlanmıştır ki gördüğü işkenceye ve yediği dayağa rağmen inancından bir şey kaybetmez.

Memidik’in en büyük amacı Sefer’i öldürmektir. Böylece hem zedelenen gururunu geri kazanacak hem de sevdiği Zeliha’yı elde edebilecektir. Ölmez Otu’nun sonlarına doğru bu amacını gerçekleştirir ve Sefer’i öldürür. Hapisteki günlerini huzur içersinde geçirir.

Muhtar Sefer

Üçlemenin önemli kişilerinden Sefer, Yalak köyünün muhtarıdır. Kendi çıkarları için yapamayacağı şey yoktur. Kendi köylülerini verimsiz tarlalarda çalıştırıp toprak sahiplerinden para alacak kadar bencildir. Muhtar Sefer, yazar tarafından şöyle tasvir edilir: “Göçün ucuna yakın yerinde, kara, üç yaşında, kulakları dimdik, canlı bir eşeğe binmiş, uzun kalın bacaklarını sarkıtmış, kasketinin siperliğini sağ kulağının üstüne yıkmış Muhtar afili afili gidiyordu. İki karısının ikisi de arkasından saygılıca, onun geniş omuzlarına gözlerini dikmişler, birbirlerine bakmadan, diş gıcırdatarak yürüyorlardı.

Kendi köylüsünü zor durumlarda bırakan Sefer, diğer köylülere göre daha rahat olsa da tamamıyla farklı değildir. O sömürenle sömürülen arasında kalmış bir işbirlikçidir. Çıkarları için dini de siyaseti de kullanır ve bu iki kurumun gücünden yararlanır.

Muhtar Sefer, aynı zamanda acımasız bir kişiliktir. Memidik’e işkence yaptırır, Taşbaşoğlu’na türlü iftiralar atar, Uzunca Ali’yi zor durumda bırakmak için Ömer’i Meryemce’yi öldürmesi için köye gönderir. Ölümünden sonra Sefer’le ilgili hiçbir şey söylenmez, hatırası adeta silinir.

Koca Halil

Mustukoğlu Halil Taşyürek üçlemenin en canlı karakterlerinden biridir. Seksen yaşını geçmiştir. Yaşlı adam asker kaçağı eski bir at hırsızıdır. Koca Halil, işine geleni yapan, çıkarcı bir kişiliktir. Koca Halil’in en önemli görevlerinden biri köylüye Çukurova’ya inme zamanını bildirmektir. Bunun zamanını bozkırdan kopup gelen döngelelerden anlar.

Koca Halil, istediği bir şeye olumlu yanıt alamayınca aniden sinirlenen biridir. Ortadirek romanının başlarında Çukurova’ya gitme zamanını geciktirir. Bu nedenle roman sonuna kadar köylü tarafından öldürüleceğinden korkar. Meryemce ile aralarında husumet vardır. Koca Halil, son olarak Memidik’i ziyaret ettiği sahnede görülür.

Diğer Kişiler

Elif, Hasan, Ümmühan, Zalaca, Adil Efendi, Döndülü Gelin, Kır İsmail’in Kızı, Kel Âşık, Ali Ömer, Vurgun Ahmet, Öksüz Duran, Fatma, Küstüoğlu, Kır İsmail’in Karısı, Delice Bekir, Hüsne, Recep, Fatmaca, Yüzbaşı Şükrü, Cumali Onbaşı, Sultan, Zeliha, Ökkeş Dağkurdu, Gömleksizoğlu, Taşbaşoğlu’nun karısı, Şevket Bey…

Mekân

Romanda olaylar Çukurova’da geçer. Olayların geçtiği bir başka mekân da dağın öte yüzündeki “Yalak” köyüdür. Bu köyün gerçek mi, yoksa hayali bir köy mü olduğu bilinmemektedir. Bireylerdeki buhran, zayıflık, korku ve yoksulluk yaşamlarını sürdürdükleri mekânlara da yansımıştır. Uzunca Ali ile Meryemce’nin yaşadığı ev buna örnektir. Dikkat çeken bir başka unsur da Yalak köylülerinin hayvanlarla beraber yaşamasıdır.

Eserde geçen “Körmağara”, “İncecik”, “Sürmeli”, “Kargün”, “Örencik” köyleri, Adil’in dükkânı, kasaba karakolu… Yalak köyü dışındaki diğer mekânlardır.

Yalak köylüleri her yıl Çukurova’ya pamuk toplamaya gider. Yolculuk sırasında da bazı mekânlarda konaklarlar. Göç sırasında köylülerin ilk durağı “Çağıloluk”tur. Köylülerin ikinci durağı “ormanın İçi”dir. Bir başka konaklama yeri “Ziyaret Cevizi”dir. Burası köylülerin ürperdiği bir yerdir. Göçün son konaklama yeri “Söğütlü”dür.

Romanda mekânlara kişilerin bakış açısıyla bakılır. Mekân, sadece yaşanılan olayların gerçekleştiği bir dekor olmaktan çıkar. Bu durum eserin tamamında görülür. Ayrıntılı mekân tasvirlerinden kaçınan yazar, insanın kendini ve kendi iç dünyasını öne çıkarır.

Zaman

Olayların geçtiği zaman, Türkiye’nin tek partili dönemden çok partili döneme geçiş sürecindedir. Mevsim olarak ise soğuk bir kış günü başlayan roman, baharın gelişiyle sona erer.

Romanın Konusu ve Teması

Romanda; Çukurova’dan eli boş dönen köylülerin Yalak Köyündeki yaşamları anlatılmıştır.

Eserde; “insan-doğa ilişkisi”, “çalışma şartlarının zorluğu” ve “insan ilişkileri” ayrıntılı bir biçimde işlenmiştir.

Romanın Türü

Realizm özellikleri taşıyan eser, “sosyal roman” türüne girer.

Toplumsal gerçekçi dünya görüşüyle yazılan bu tür romanlara Türk edebiyatında “köy romanı” da denmektedir.

Dil ve Anlatım

Eserde daha çok realist romanlarda kullanılan “dolaylı serbest anlatım” yolu kullanılmıştır.

Üçleme boyunca yazarın düşünceleri, roman kişileri tarafından dile getirilir.

Yazar, iç monologlarla kahramanlarının psikolojik yapısını okuyucuya nakleder.

Romanlardaki diyaloglarda kişiler kendilerine özgü bir dille konuşur.

Doğa tasvirlerinde koku ile ilgili algılara ve izlenimlere geniş yer verilir. Canlı doğa yapısını koku aracılığıyla vermeye çalışan yazarın bu tutumu, doğa-insan kaynaşmasını somutlaştırır. Eserde geçen “güzün kokusu”, “ortalıktaki acı koku”, “burnuna mezdeğe sakızı kokusu geldi”, “seher yelinde acı bir yarpuz koktu”, “orman ıslak ıslak koktu” bunlardan bazılarıdır.

Eserde dikkat çeken bir başka özellik de ikilemelere yer verilmesidir: “kırış kırış, püskül püskül, çöke çöke, zangır zangır, kapı kapı, şen şakrak, kara kara, burcu burcu, kıpır kıpır” vb.

Eserde birçok deyim kullanılmıştır: “canımdan usandım, içini çekti, kabına sığmaz, başını alıp gitmiş” vb.

Yazar anlatımı güçlendirmek için vecizeler ve atasözlerine de yer vermiştir.

Roman kişileri arasında iletişimi sağlamak için diyaloglardan yararlanılmakla birlikte iç monologlara da yer verilmiştir. Roman kişileri şive ve ağız özellikleriyle konuşturulmuştur.

Eserde ağıt, destan, dua, beddua, efsane gibi birçok halk edebiyatı öğesinden yararlanılmıştır. Bunun yanında “ışık, kırk, yedi, kartal, ağaç” gibi halk kültüründe özel bir anlam taşıyan motiflere de yer vermiştir.

Genel Değerlendirme

Yaşar Kemal, eserlerinde ele aldığı konularla, roman türüne getirdiği yeniliklerle ve dünya çapında aldığı birçok ödülle adından sıkça söz ettirmiş bir yazarımızdır.

Anadolu halkının yabancı olmadığı konuları eserlerinde işleyen Yaşar Kemal, “toplumcu gerçekçi” çizgisinden ayrılmamış ve bu sayede her kesimden okuyucu kitlesine ulaşmıştır.

Yazarın yöresel söyleyişlere yer vermesi esere farklı bir hava kazandırmıştır. Yazar eserinde, Anadolu insanını bütün yönleriyle ele almış, onların soysal, siyasal ve kültürel özelliklerini başarıyla yansıtmıştır. 

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Yağmur Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Sanat Şiiri İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi