Dülger Balığının Ölümü Öykü İncelemesi
Hikâye Hakkında
“Dülger Balığının Ölümü”
adlı öykü, Sait Faik Abasıyanık’ın en tanınmış öykülerindendir. Öykü, “Alemdağ’da
Var Bir Yılan” adlı kitapta yer almaktadır.
İncelemesi
Öyküde konu dülger
balığıdır ancak yazar hikâyede ilgi, sevgi ve acıma duygularıyla iç dünyasını
da yansıtır. Bu durumda öykünün asıl kahramanı yazarın kendisidir. Yazar,
dülger balığına bakarken, onda kendisi gibi çevresi tarafından anlaşılmayan,
sevilmeyen, küçük görülen insanları görür.
Öykünün özünü, yazarın
dülger balığı üzerinden duygu, düşünce ve hayallerini yansıtması oluşturur.
Dülger balığı, çirkin
görünümüyle dikkat çeker. Diğer balıkların hepsi, dış görünüşleri bakımından
güzel oldukları halde, dülger balığı görünüş olarak çok çirkindir. Balıkçıların
anlattıklarına göre dülger balığı eskiden korkunç bir canavarmış. Keser, biçer,
doğrar, yırtar, koparır, atar, çeker, parçalarmış. Ondan bıkan balıkçılar, İsa
peygambere şikâyet etmişler. İsa, en büyüğünü sudan çıkararak, eğilip kulağına
bir şeyler söylemiş. Ondan sonra dülger balığı pek uslu, pek zavallı bir
yaratık haline gelmiş.
Yazar, öyküsünde dülger
balığının korkunç, çirkin görünüşü ile uslu ve zavallı bir mizaca sahip olması
arasındaki çelişkiyi güçlü bir biçimde vurgular. Böylece yazar, toplumda dış
görünüşü çirkin ve korkutucu olup aslında iyi huylu, kimseye zararı dokunmayan
sakin, sessiz insanlara dikkat çeker.
Dülger balığını
insanlara çirkin ve korkunç gösteren “birçok
yerlerinde çiviye, kesere, eğriye, kerpetene, testereye, eğeye benzeyen
çıkıntıları” olmasıdır. Dülger balığına, bu özelliklerinden dolayı bu ad
verilmiştir.
Öykünün başında yazar,
dış görünümü güzel olan balıklarla, yüksek sosyete kadınlar arasında ilişki
kurar. Kendisini, dülger balığı gibi dış görünüşü nedeniyle küçümsenen
insanlara, balıkçılara, işçilere ve yoksullara yakın bulur. Onlara ilgi
gösterir, onları sever ve onlarla birlikte yaşar.
İsa’nın, dülger
balığının kulağına ne fısıldadığı belirtilmez. Ancak İsa’nın fısıldadığı şeyler
“sevgi ve merhamet”le ilgili olabilir. Sait Faik, dindar bir insan değildir
fakat sevgi ve merhamete inanır. Tüm öykülerinde bu duyguların izleri görülür.
Yazar, dülger balığının
ölümünden çok etkilenir ve onu hayali olarak diriltmeye, insanlar arasında
yaşatmaya çalışır. Ancak insanlar o kadar kötü olmuştur ki dülger balığını
tekrar canavar haline getireceklerinden korkar.
Sait Faik, bu öyküsünü
hayatının son yıllarında, ölümcül bir hastalığa yakalandıktan sonra yazmıştır.
Yazar hikâyesini anlattığı dülger balığının ölümünde, aslında kendi ölümünü
görür. Yazarın ölümde gördüğü ise yaşama sevincidir. Yazar, dülger balığı
ölürken yaşamanın değerini daha da iyi anlar. Yaşama sevinciyle birlikte ölüm
korkusunu da hisseder.
“Artık
her şeyi anlamıştı. Denizlerin dibi âlemi bitmişti. Ne akıntılara yassı
vücudunu bırakmak, ne karanlık sulara, koyu yeşil yosunlara gömülmek… Ne
sabahları birdenbire, yukarılardan derinlere inen, serin aydınlıkta
uyanıvermek, günün mavi ile yeşil oyunları içinde kuyruk oynatmak, habbeler
çıkarmak, yüze doğru fırlamak… Ne yosunlara, canlı yosunlara yatmak, ne
akıntılarda aletlerini yakamozlara takarak yıkanmak, yıkanmak vardı. Her şey
bitmişti.”
Bu sözlerle yazar,
yaşam ve ölüme dair şiirsel bir anlatıma, duygularının doruk noktasına çıkıyor.
Sait Faik, diğer
öykülerinde olduğu gibi çevreye geniş yer verir. Yazara göre yaşamak; çevreye uymak,
çevre ile canlı ilişkiler kurmak demektir. Dülger balığı da kendi ortamında
yaşamaktan mutludur. O ortamdan (deniz) çıkmak, onu öldürür. Eğer onu kendi
ortamımızda yaşatabilseydik, bu ona hasar verir, hatta tekrar canavara
dönüştürebilirdi. Yazar, aslında burada dülger balığını değil, kendini ve diğer
insanlarla ilişkilerini anlatmaktadır.
Sait Faik’in
anlatımında bir şairin hassasiyeti kadar, bir ressamın görme ve tasvir etme
gücü de vardır. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmaz.
Sait Faik, hayata bakış
ve anlatım tarzı olarak gerçekçi bir yazardır. Ancak bu katı bir gerçekçilik
değildir. Yaşamın sadece dışını değil içini de görür. Onun gerçekçiliği insanı
ve evreni bütünüyle kucaklayan bir gerçekçiliktir.
Sait Faik’in öykülerini
güzel yapan, akıcı ve şiirsel anlatımının yanında, sevgi dolu, derin, anlayışlı,
hoşgörülü bir bakış açısı olmasıdır.
Hikâyenin konusu: Dülger balığının
ölümüdür.
Hikâyenin ana fikri:
“Hiçbir şey göründüğü gibi değildir, görünüş yanıltıcı olabilir” düşüncesidir.
Öyküde belirgin bir zaman
ve mekân
yoktur. Zaman olarak “bir gün”,
“vaktiyle” gibi ifadeler
kullanılmıştır. Mekân olarak da “deniz
kenarı”, “balıkçı kahvesi”, “denizde” gibi ifadeler kullanılmıştır.
Mekânı anlatan uzun tasvirler yoktur.
Çehov tarzı
yazılan öyküde klasik öykülerde olduğu gibi serim, düğüm, çözüm bölümleri
yoktur. Hayatın içinden bir kesit anlatılmaktadır.
Yazar, dülger balığının
ölümünü anlatırken, aynı zamanda kendi iç dünyasını, duygu ve düşüncelerini de
anlatmıştır.