Kuyucaklı Yusuf Roman İncelemesi

 

Eser Hakkında

Sabahattin Ali’nin yazmış olduğu “Kuyucaklı Yusuf” adlı roman ilk kez 1937 yılında yayınlanmıştır. Yazarın ilk romanı olma özelliği taşıyan romanın pek çok basımı yapılmıştır. Döneminin toplumsal sorunlarını işleyen roman Türk edebiyatının önemli eserleri arasında yer almaktadır.

Romanın Özeti

Yusuf’un hikâyesi 1903 yılında Aydın’ın Nazilli ilçesinin Kuyucak köyünü eşkıyaların basmasıyla başlar. Eşkıyalar Yusuf’un anne ve babasını öldürür. Kimsesiz kalan Yusuf’u Nazilli kaymakamı Selahattin Bey evlatlık alır. Ancak bu durumdan Selahattin Bey’in karısı pek hoşlanmaz.

Yusuf, Selahattin Bey’e ve birlikte büyüdüğü Muazzez’e iyice alışmıştır. Selahattin Bey Yusuf’un iyi bir eğitim görmesini istemektedir. Ancak Yusuf’un okumaya pek niyeti yoktur. Bu nedenle eğitimini yarıda bırakır.

Bu arada Muazzez de büyümekte, güzel bir genç kız olmaktadır. Kasabada Hilmi Bey adında zengin biri, onun da Şakir adında bir oğlu vardır. Bir bayram sabahı Muazzez’i gören Şakir, her istediğini elde etmenin verdiği rahatlıkla Muazzez’e kafayı takar. Muazzez’i elde etmeyi kafasına koyan Şakir bu yolda pek çok plan yapar. Selahattin Bey’i kumar masasına oturtarak büyük oranda borçlanmasına neden olur. Kumar borcunu ödeyemeyecek durumda olan Selahattin Bey’e Muazzez ile evlenmesi karşılığında tüm borçlarını sileceğini söyler. Selahattin Bey, başka çaresi olmadığı için teklifi kabul eder. Durumu öğrenen Yusuf, araya girer ve arkadaşı Ali’den borç alarak Selahattin Bey’in borcunu kapatır.

Yusuf ile Muazzez kaçar ve evlenir. Selahattin Bey Yusuf ve Muazzez’i saklandıkları köyde bularak kasabaya geri getirir. Yusuf’u kâtip olarak yanına alır. Ancak bir süre sonra kalp rahatsızlığı geçirerek ölür. Bundan sonra her şey değişir. Selahattin Bey’in yerine yeni bir kaymakam atanır. Daha ilk günlerden Hilmi Bey’in pençesine düşen kaymakam, Yusuf’u kâtiplikten tahsildarlığa getirir. Böylece Yusuf günlerce evinden uzakta kalacaktır.

Geçim sıkıntısı içinde olan Şahinde gece eğlencelerine başlar. Yanında Muazzez de vardır. Eve çok az uğrayan Yusuf’un olup bitenden haberi yoktur. Ancak bir gün rahatsızlanıp eve erken dönen Yusuf, evinde içkili eğlence olduğunu görür. Muazzez sarhoştur. Sazlar çalınmakta, kasabanın ileri eğlenmektedir. Kendini kaybeden Yusuf, tabancasını çıkararak Muazzez dışında evde bulunan herkesi öldürür. Muazzez’i yanına alarak atıyla yola çıkar. Ancak Muazzez yaralıdır ve yolda ölür. Yusuf, Muazzez’i bir ağacın altına gömer ve ortadan kaybolur. Yusuf’u bir daha gören olmaz.

Kişiler

Yusuf

Romanın başkahramanıdır. Olaylar genellikle onun etrafında dönmektedir. Anne ve babası öldürüldüğünde henüz on yaşındadır. Sarı benizli, cılız ancak dayanıklı bir çocuktur. İçine kapanık, sessiz, kendi halinde bir yapısı vardır. Yazar, Yusuf’un fiziksel özellikleri üzerinde fazla durmaz.

Fakir bir ailenin çocuğu olan Yusuf’un anne ve babası eşkıyalar tarafından öldürülünce öksüz kalır ve kaymakam tarafından evlat edinilir. Okumaya karşı ilgisi yoktur. Çevresi geniş değildir. Ali ve İhsan adında iki dostu vardır. Sürekli geçim sıkıntısı çekmektedir.

Kaymakam Selahattin Bey

Romanın başlarında otuz beş yaşlarındadır. Öldüğünde ise kırk altı yaşındadır. Nazilli ve Edremit ilçelerinde kaymakamlık yapmıştır. Şahinde adında karısı, Muazzez adında bir kızı vardır. Evlatlık aldığı Yusuf’u oğlu gibi sevmektedir. Eğitimli biri olan Selahattin Bey’in sosyal ilişkileri oldukça güçlüdür. Halkla iç içe yaşamayı sever. Adaletli, sakin, anlayışlı, kendi halinde bir kişiliği vardır. Evliliğinde aradığı mutluluğu bulamayan Selahattin Bey, ruhundaki pek çok dalgalamayı içinde yaşar, dışa vurmaz.

Muazzez

Romanın başlarında dört yaşında bir çocuktur. Yusuf ‘la birlikte aynı evde büyür. Yaşı on üçe gelen Muazzez, birdenbire güzelleşir; sarı saçlı, beyaz tenli, pembe dudaklı güzel bir kız olur.

Muazzez mütevazı, temiz kalpli, azla yetinmeyi bilen, babasını çok seven bir kızdır. Yusuf’a büyük bir aşkla bağlıdır. Kötü yola sürüklenmesinde annesinin payı büyüktür.

Şahinde

Küçük yaşta Selahattin Bey ile evlendiğinde güzel bir kızdır. Evlendikten sonra kilo almıştır ancak yine de güzel bir görünüme sahiptir. Parayı, lüks yaşamı ve eğlenmeyi seven bir kadındır. Selahattin Bey ile evlendikten sonra büyük bir kişilik değişimine uğrar. Sinirli ve dırdırcı bir kadına dönüşür. Selahattin Bey öldükten sonra zevk ve eğlence düşkünü bir kadın olur. Kendi düştüğü bataklığa kızını da çeker. Şahinde hiçbir zaman ailesine bağlı fedakâr bir kadın olamamıştır.

Hilmi Bey

Edremit’in zengin ailelerinden birinin oğludur. Midilli İdadisinde okumuş varlıklı biridir. Mal varlığına ve parasına çok güvenen, her şeyi parayla halledebileceğini sanan bir kişiliktir. Oğluna düşkündür. Onun istekleri için kirli çıkar ilişkilerine girer.

Şakir

Hilmi bey’in oğludur. Tıpkı Hilmi Bey gibi parasına ve mal varlığına güvenen, istediği her şeyi bu yolla elde edebileceğini sanan şımarık bir kişiliktir. Muazzez’i kafasına takmıştır. Ancak bu takıntı aşktan değil, elde etme tutkusundan kaynaklanır.

Avukat Hami Bey

Hilmi Bey ile uzaktan akrabadır. Kasabanın en çok iş yapan dava vekilidir. Keskin ve gür bir sesi, aldatıcı bir mantığı vardır. Aldığı bütün davaları kazanır. Ona göre adli davaları kazanmak için her yol meşrudur.

Avukat Hulusi Bey

Selahattin Bey’in en yakın arkadaşıdır. Babacan, şefkatli, iyiliksever, dürüst bir kişidir. Yusuf’un başına gelecekleri tahmin eder ve onu uygun bir dille uyarır.

Kübra ve annesi

Kübra uzun boylu, zayıf, sarı yüzlüdür. Siyah, keskin kaşları, iri gözleri, soluk ve ensiz dudakları vardır. Babası başka bir kadınla kaçınca Hilmi Bey’e sığınmıştır. Orada çok kötü olaylar yaşamış ve konaktan ayrılarak bir kulübede annesiyle birlikte yaşamaya başlamıştır. Sonrasında Selahattin Bey’in yanına taşınmış, oradan da annesiyle birlikte bilinmeyen bir yere gitmiştir. Küçük yaşta başına kötü şeyler geldiği için ruhen çökmüş durumdadır. İnsanlardan kokmakta ve kaçmaktadır. Yusuf’u da içten içe sevmektedir.

Kübra’nın annesi orta yaşlarda yoksul görünümlü bir kadındır. Elinden pek bir iş gelmez. Hilmi Bey’in konağında hizmetçilik yapar. Oradan ayrılınca kötü bir evde yokluk içinde yaşamını sürdürmeye çalışır. 

Kaymakam İzzet Bey

Oldukça genç denebilecek bir yaşta kaymakam olmuştur. Sarı saçları, biraz daha koyu bıyıkları, donuk mavi gözleri vardır. Konuşmasından Rumelili olduğu anlaşılır. Eğlenceye, hovardalığa ve alkole düşkünlüğü vardır. Bu nedenlerden dolayı Hilmi Bey’le işbirliği yapar. Yusuf’un evden uzaklaştırılmasında onun da payı vardır.

Hacı Etem

Anne ve babası onu daha dört yaşındayken hacca götürdükleri için bu adı almıştır. Yirmi dört yaşlarında kurnaz bir gençtir. Sürekli yemenili fesiyle dolaşır. Hali vakti pek yerinde değildir ama her zaman şık ve temiz giyinir. Şakir’in kirli işlerini yapar ve ondan faydalanır.

Mekân

Romandaki olaylar Aydın’ın Nazilli ilçesinin Kuyucaklı köyünde başlamaktadır. Daha sonra Kaymakam Selahattin Bey’in Edremit’e tayiniyle olaylar burada devam eder.

Romanda olaylar genellikle kapalı mekânlarda geçer. Ancak yer yer doğa tasvirleri de yapıldığı görülür.

Mekân olarak Yusuf’un Kuyucak’taki evi, Selahattin Bey’in Edremit’teki evi, Hilmi Bey’in bağ evi, Kübra ve annesinin yaşadığı ev, Yusuf’un Muazzez’i kaçırdığı köy öne çıkmaktadır.

Zaman

Eserde olaylar 1903 yılının sonbaharında başlar. Olayların sona erişi 1914 yılında seferberliğin ilanından sonradır. On bir yıllık süreyi kapsayan romanda meşrutiyetin ilanından ve Balkan savaşı seferberliğinden de bahsedilir.

Olaylar genellikle sonbahar ve kış aylarında geçer. Bu aylar hüznün, ayrılığın ve karamsarlığın sembolüdür. Bu durum bize romanda geçen olayların nasıl bir ortamda oluştuğunu gösterir.

Anlatıcının Bakış Açısı

Roman ilahi (hâkim) bakış açısıyla anlatılmıştır. Anlatıcı yaşanmış ve yaşanacak her şeyi bilir, görür ve duyar. Bu durum kişilerin aklından geçeni okumaya ve psikolojilerini yansıtmaya kadar uzanır. Anlatıcı olayların dışındadır. Olaylar üçüncü tekil şahıs tarafından anlatılır.

Romanın Konusu ve Teması

Romanın konusu; Anadolu insanının çektiği yokluk, sınıf farklılıkları ve adaletsizliktir.

Romanda işlenen temalar; yalnızlık, ezilmişlik, geçim sıkıntısı, gizli aşk ve içinde yaşanılan topluma yabancılaşmadır.

Romanın Türü

Toplumcu gerçekçi bakış açısıyla yazılan eser, “sosyal roman” türüne girer.

Dil ve Anlatım

Yazar, sanat anlayışı gereği eserinde sade, açık ve herkesin anlayabileceği bir dil kullanmıştır.

Yazar, diyaloglarda genellikle kısa cümleler kullanmış, betimlemeleri ustalıkla yapmıştır.

Eserde halk söyleyişlerine geniş yer verilmiştir.

Eserde soru cümlesi, ünlem ve deyimlerin sıkça kullanıldığı görülür.

Genel Değerlendirme

Eser, Anadolu insanının çektiği yokluğu, sınıf farklılıklarını, adaletsizliği ve çaresizliği gözler önüne sermektedir.

Eserde anlatılan her şey gerçeklik izlenimi vermektedir. O dönemde Kuyucak ve Edremit’te yaşamasak da orada yaşayan Yusuf’u, Muazzez’i, Selahattin Bey’i, Şakir’i, Hilmi Bey’i tanımış gibi oluruz. Yusuf’un çektiği acıları, Muazzez’in çaresizliğini hissederiz.

Döneminin toplumsal sorunlarını işleyen roman Türk edebiyatının en önemli eserleri arasında yer almaktadır. Yazarın anlattığı toplumsal sorunlar ne yazık ki günümüzde de güncelliğini korumaktadır. Roman, o dönemle günümüzü kıyaslama açısından da ayrı bir öneme sahiptir.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Yağmur Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Sanat Şiiri İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi