Ahmet Haşim Yollar Şiiri İncelemesi

 Yollar

Bir lâmba hüzniyle
Kısıldı altın ufuklarda akşamın güneşi;
Söndü göllerde aks-i girye-veşi
Gecenin âvdet-i sükûniyle

Yollar
Ki gider kimsesiz, tehi, ebedi,
Yollar
Hep birer hatt-ı pür-sükût oldu
Akşamın sîne-i gubârında

Onlar
Hangi bir belde-i hayâle gider,
Böyle sessiz ve kimsesiz şimdi?

Meftûr
Ve muhteriz yine bir nefha-yi hayâl esiyor;
Bu nefta dalları bî-tâb ü bî-mecâl uyutur.
Sonra eyler giyâhı nâlende,
Sonra âgûş-i ufk içinde ölür…

Ey kalb!
Seni öldürmesin bu sâye-i şeb,
İşte bir dest-i sâhir ü mahfi
Sana nûr-i nücûmu indirdi.

Kuruldu işte, mesâfât içinde, lâl-i mesâ
Bütün meâbid-i hiss ü meâbid-i hulyâ
Bütün meâbit-i mechûle-i ümmîd-i beşer…

Gurûb içinde bu eşkâl-i bî-hudûd-ı zeheb
Zücâc-ı san’at ü fikretle yükselir hep;
Büyük denizlere benzer eteklerinde sükût,
Sükût-ı nâ-mütenâhi, sükût-ı nâ-mahdût,
Sükût-ı afv ü emel…

Bir el
Deriçelerde bir altın ziyâ yakıp indi,
Aktı âb-ı sükûta yıldızlar
Bütün sular zehebî lerzelerle işlendi.

Tâ öteden,
Şimdi zer gözleriyle tâ öteden,
Gam-ı ervâhı vecde da’vet eder
Bütün meâbid-i meçhûle ümid-i beşer,
Bütün meâbid-i vecdin soluk ilâheleri
Birer birer iniyor, gözlerinde rü’yâlar;
Dudaklarında ziyâ-dâr ü muhteriz titrer
Akşamın bûse-i huzû-eseri.

Soluk ve gölgeli sîmâlarında reng-i mesâ
Nakşeder bir teheyyüc-i rü’yâ
Biri yorgun semâ-yı lâl’e bakar,
Biri bir gölge meyş ü gaşyîle
Miyâh-ı râkide samt ü hâb içinde akar;
Biri bir erganûn-ı eb’âdı
Dinliyor, gölgelerde ser-be-zemin,
Biri altın göziyle, gûyâ ki,
Sana ey kalb-i mübhem ü bâki
“Gel!” diyor.

Lâkin
İniyor
İşte leylin zalâm-ı bî-dâdı…

Yollar,
Âh ey kimsesiz giden yollar,
Yolların ey sükût-ı hüzn-eseri,
Bugünün inmeden şeb-i kederi,
Meâbid-i emel ü histe sönmeden bu ziyâ,
Ölmeden onların ilâheleri,
Âh gitmez mi, kimsesiz, sessiz
Yollar,
Âh gitmez mi, hatt-ı sâkitiniz.
Şimdi zer gözleriyle, tâ öteden
Tâ öteden
Gam-ı ervâhı vecde da’vet eden
Uzak meâbid-i pür-nûr-ı vecd ü rü’yâya
Ki câ-be-câ kapıyor bâb-ı vâ’dini sâye

                          Ahmet Haşim

Günümüz Türkçesiyle

Bir lamba hüznüyle
Kısıldı altın ufuklarda akşamın güneşi;
Söndü göllerde ağlamaklı yansıması
Gecenin durgun geri dönüşüyle…

Yollar
Ki gider kimsesiz, boş, sonsuz,
Yollar,
Hep birer sessizlik çizgisi oldu
Akşamın tozlu göğsünde.

Onlar
Hangi bir hayal beldesine gider
Böyle sessiz ve kimsesiz şimdi?

Bezgin
Ve çekingen yine bir hayal yeli esiyor;
Bu esinti dalları bitkin ve güçsüz uyutur,
Sonra otları inletir,
Sonra ufkun kucağında ölür…

Ey kalp!
Seni öldürmesin bu akşam gölgesi,
İşte bir büyüleyici ve gizli el
Sana yıldızların aydınlığını indirdi.

Kuruldu işte, uzaklıklar içinde, akşamın kızıllığı,
Bütün duygu tapınakları ve hayal tapınakları
Bütün insan umudunun bilinmeyen tapınakları…

Gün batımında bu sınırsız altın biçimler
Sanat ve düşüncenin sırçalarıyla yükselirler hep;
Büyük denizlere benzer eteklerinde sessizlik,
Sonsuz sessizlik, sınırsız sessizlik,
Bağışlama ve dileme sessizliği…

Bir el
Pencerelerde bir altın ışık yakıp indi,
Aktı sessizlik suyuna yıldızlar
Bütün sular altın titreyişlerle işlendi.

Ta öteden,
Şimdi altın gözleriyle ta öteden,
Üzgün ruhları kendinden geçmeye çağırır
Bütün insan umudunun bilinmeyen tapınakları
Bütün coşku tapınaklarının soluk tanrıçaları
Birer birer iniyor, gözlerinde rüyalar;
Dudaklarında parlak ve çekingen titrer
Akşamın alçakgönüllü öpücüğü.

Soluk ve gölgeli yüzlerinde akşamın rengi
Bir rüya coşkusu çizer.
Biri yorgun kırmızı göğe bakar,
Biri bir gölgenin baygın yürüyüşüyle
Durgun sulara sessizlik ve uyku içinde akar;
Biri uzak bir orgu
Dinliyor, gölgelerde başı yere eğik,
Biri altın gözüyle, sanki
Sana ey belirsiz ve ölümsüz yürek
“Gel!” diyor.

Lakin
İniyor
İşte gecenin acımasız karanlığı…

Yollar,
Ah, ey kimsesiz giden yollar.
Yolların ey hüzünlü sessizliği,
Bugünün inmeden keder gecesi,
Dilek ve duygu tapınaklarında sönmeden bu ışık,
Ölmeden onların tanrıçaları,
Ah gitmez mi, kimsesiz, sessiz,
Yollar,
Ah gitmez mi susan çizgileriniz,
Şimdi altın gözleriyle, ta öteden
Ta öteden
Ruhların tasasını bir kendinden geçişe çağıran
Uzak ışık dolu coşku ve rüya tapınaklarına
Ki yer yer kapıyor verdiği sözün kapısını gölge.

Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi

Nazım biçimi: Şiir, “serbest müstezat” biçiminde yazılmıştır.

Nazım birimi: Şiir bentlerden oluşmuştur.

Ölçüsü: Şiir, “aruz ölçüsü” nün değişik kalıplarıyla yazılmıştır.

Uyak düzeni: Şiirin belli bir uyak düzeni yoktur. Uyaklar belli bir düzene göre değil serbest olarak kullanılmıştır.

Şiirin Ahenk Unsurları

“Yollar” şiiri “serbest müstezat” biçiminde yazılmıştır. Şairi bu biçimi kullanmaya yönelten etken, şiiri musikiye yaklaştırma düşüncesidir. Bu düşünce şiirin genel yapısına olduğu kadar ayrıntılarına da hâkimdir. Birbirinin aynı veya birbirine benzer kelimelerin düzensiz aralıklarla tekrarına dayanan bu yapı şiirin bütününde kendini güçlü bir biçimde hissettirir.

Yollar
Ki gider kimsesiz, tehi, ebedi,
Yollar
Hep birer hatt-ı pür-sükût oldu
Akşamın sîne-i gubârında
Yollar,
Âh ey kimsesiz giden yollar,
Yolların ey sükût-ı hüzn-eseri,
Bugünün inmeden şeb-i kederi,
Yollar,
Âh gitmez mi, hatt-ı sâkitiniz.
Şimdi zer gözleriyle, tâ öteden

Dizelerinde görüldüğü gibi, ahenk açısından birbirine benzer ses ve kelimelerin tekrarı, şiiri musiki yönünden güçlendirmektedir. Ayrıca şiirde, uzun ve kısa dizelerin serbestlik içinde kullanılması şiire ayrı bir ahenk kazandırmaktadır.

Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi

Açıklama – yorum

Ahmet Haşim, “Yollar” adlı şiirinde hayalle - gerçek arasında gezinmektedir. Bu gezinme sembolizmin de etkisiyle doruk noktasına çıkar. Şair, adeta kelimelerle resim çizer. Şiirdeki bu çizim aynı zamanda bilinçaltındaki çatışmaların da ortaya çıkmasının bir göstergesidir.

Bir lamba hüznüyle
Kısıldı altın ufuklarda akşamın güneşi;
Söndü göllerde aks-i girye-veşi
Gecenin avdet-i sükûniyle…

Şiirde geçen “hüzniyle, kısıldı, söndü, aks-i girye-veşi, sükûniyle” kelimelerinden şairin ruhen bitmek, tükenmek üzere olduğu anlaşılır. Şiirde ilk olarak karşımıza çıkan bu tükeniş, yaşadığı ortamdan soyutlanmış bir kişinin açılımını yansıtır. Şairin yaşamına baktığımızda hep bir kapanma, saklanma hissi vardır. Kendini çirkin bir kişi olarak gören şair, gündüzleri dışarı çıkmayı sevmez, geceyi ayıpları ve kusurları örten bir ortam olarak görür.

Yollar
Ki gider kimsesiz, tehi, ebedi,
Yollar
Hep birer hatt-ı pür-sükut oldu
Akşamın sîne-i gubarînda.
Onlar
Hangi bir belde-i hayâle gider
Böyle sessiz ve kimsesiz şimdi?

Şiirde “yol” mecaz anlamda kullanılır. Şairin yolu; özleme, arzuya ve sevgiye gider. Bu yolu şair, farklı bir dünyaya giden araç olarak görür. Zira yollar, bireyi gitmek istediği yere götürür. Şairi hayalini kurduğu beldeye götürecek olan yollar “kimsesiz, tehi, ebedi ve pür-sükût”tur. Gitmek istediği yer ise “belde-i hayal”dir. Yaşadığı ortamdan kaçıp kurtulmak isteyen şair, zihninde “açık, geniş ve hayali bir belde” kurarak düşlerini ve özlemlerini oraya taşır ve gerçek mutluluğu orada bulur.

Meftûr
Ve muhteriz yine bir nefha-i hayâl esiyor;
Bu nefha dalları bî-tâb u bî-mecâl uyutur.
Sonra eyler giyâhı nâlende,
Sonra âgûş-i ufk içinde ölür…

Şiirde “meftûr, bî-mecâl, ölür” sözleri yine yaşadığı ortamın içersinde şairin kendine yer bulamamasının göstergesidir. Böylesine bir ortamda yaşamak zorunda kalan şair, mutsuzdur. Şiirin ikinci dizesinde sezilen barınamayış bu dizelerde pekişir ve “sonra ufkun kucağında ölür…”

Gerçekliğin bunalttığı ve sıktığı şair, bir kaçış yolu olarak seçtiği “yollar” ile yıldızlara açılacak ve ruhunu dinginleştirerek huzuru bulacaktır.

Ey kalb!
Seni öldürmesin bu sâye-i şeb,
İşte bir dest-i sâhir ü mahfi,
Sana nûr-ı nücûmu indirdi.

Bulunduğu ortamda yaşadığı karamsarlığı dile getiren şair, kendi içine dönerek kötülükleri ve karanlıkları silmek ister. Ne var ki şair, içinde bulunduğu karmaşık durumdan kurtulamaz.

Kuruldu işte, mesâfât içinde, lâl-i mesâ
Bütün meâbid-i hiss ü meâbid-i hülyâ
Bütün meâbid-i meçhûle-i beşer…

Dizelerindeki “lâl-i mesâ, meâbid, meçhul” sözcükleri kapalı, dar mekânların en somut örnekleridir. Şair, uzaklarda, akşamın kızıllığında duygu ve hayal tapınaklarının kurulduğunu belirterek, en derin anlamda bulunduğu ortamdan uzaklaşma isteğini dile getirir.

Soluk ve gölgeli simâlarında reng-i mesâ
Nakşeder bir teheyyüc-i rüyâ
Biri yorgun semâ-yı lâl’e bakar,
Biri bir gölge meyş ü gaşyile
Miyâh-ı râkide samt u hâb içinde akar;

Şiirdeki “reng-i mesâ, teheyyüc-i rüyâ, sema-yı lale, miyâh-ı râkide” sözcükleri şairin hayallerini süsleyen “belde-i hayal”in soyut göstergeleridir. Hayal edilen yerin güzel kokuları, düşleri, sakin suları insanı kendine çekerek yok oluştan varoluşa götürür.

Bir el
Deriçelerde altın ziyâ yakıp indi,
Aktı âb-ı sükûta yıldızlar

Şiirde hayal beldesinden gelen “ötelerin çağrısı” ilk olarak bu dizelerde karşımıza çıkar. Bir el insanı bu çekiliş cazibesinin derinliklerine davet eder.

Tâ öteden,
Şimdi zer gözleriyle tâ öteden,
Gam-ı ervâhı vecde davet eder.

Dizelerinde öteden gelen çağrı “Üzgün ruhları kendinden geçmeye çağırır” dizesiyle vurgulanır.

Biri bir erganûn-ı eb’âdı
Dinliyor, gölgelerde ser-be-zemin,
Biri altın gözüyle, gûyâ ki,
Sana ey kalb-i mübhem ü bâki
“Gel!” diyor.
Lâkin
İniyor
İşte leylin zalâm-ı bi-dâdı

Bu dizelerdeki anahtar sözcük “gel” çağrısıdır. Karşı konulamaz bir istekle kendini “belde-i hayale” kaptıran şaire, içinde bulunduğu çıkmazdan dolayı kurguladığı yapay cennete gitme düşüncesi her zaman cazip gelecektir.

Yollar,
Âh ey kimsesiz giden yollar,
Yolların ey sükût-ı hüzn-eseri,
Bugünün inmeden şeb-i kederi,
Meâbid-i emel ü histe sönmeden bu ziyâ,
Ölmeden onların ilâheleri,
Âh gitmez mi, kimsesiz, sessiz
Yollar,
Âh gitmez mi, hatt-ı sâkitiniz.
Şimdi zer gözleriyle, tâ öteden
Tâ öteden
Gam-ı ervâhı vecde da’vet eden
Uzak meâbid-i pür-nûr-ı vecd ü rü’yâya
Ki câ-be-câ kapıyor bâb-ı vâ’dini sâye

Şiirin sonunda doruğa uzanan duygu tapınakları ve tanrıçalarına duyulan özlem, şair üzerinde etkisini yoğun bir biçimde gösterir. Bulunduğu ortamdan bunalan şair, hayalinde kurduğu beldeye derin bir özlem duymaktadır. Bu belde öylesine büyülüdür ki ona karşı durmak mümkün değildir. Şair, hayatın tüm zorlukları karşısında hayallerine sığınır.

Şiirin teması: bilinmeyen, hayali bir ülkeye duyulan özlemdir.

Şiirdeki Söz Sanatları

Şiirde yoğun olarak mecaz, kişileştirme (teşhis) ve benzetme (teşbih) sanatları kullanılmıştır. Bunlardan bazıları:

Şiir boyunca geçen “yollar” kelimesi mecaz anlamda kullanılmıştır.

“Bir lamba hüzniyle” dizesinde kişileştirme sanatı

“altın ufuklar” sözünde benzetme sanatı

“aks-i girye-veşi (ağlamaklı yansıma) sözünde kişileştirme sanatı

“Gecenin avdet-i sükniyle” (gecenin durgun geri dönüşü) sözünde kişileştirme sanatı

“Yollar / Hep birer hatt-ı pür sükût oldu” dizesinde geçen “hatt-ı pür sükût” (sessizlik çizgisi) sözünde benzetme sanatı

“Akşamın sine-i gubarında” (akşamın tozlu göğsünde) sözünde kişileştirme sanatı

“Onlar hangi belde-i hayale gider” dizesinde istifham (soru sormak) sanatı

“Meftur / ve muhteriz yine bir nefha-yi hayal esiyor” (bezgin ve çekingen yine bir hayal yeli esiyor) dizesinde kişileştirme sanatı

“Büyük denizlere benzer eteklerinde sükût” dizesinde benzetme sanatı

“İşte leylin zalâm-ı bi-dâdı” (işte gecenin acımasız karanlığı) dizesinde kişileştirme sanatı

“Ki câ-be-câ kapıyor bâb-ı vâ’dini sâye” (Ki yer yer kapıyor verdiği sözün kapısını gölge) dizesinde “kapı” kelimesinde mecaz, “kapıyor verdiği sözün kapısını gölge” sözünde kişileştirme sanatı vardır.

Dil ve Anlatım

Şiirin sembolizm akımının etkisinde yazıldığı görülür. Bu nedenle şair, duygu ve düşüncelerini doğrudan değil, dolaylı yollardan anlatmayı tercih etmiştir. Şair, söylemek istediklerini betimlemeler, mecazlar ve çağrışımlar yoluyla hissettirmeye çalışmıştır. Şiirde en çok “yollar”, “öteden”, “sükût”,”akşam”, “kimsesiz” kelimelerinin kullanıldığı görülür.

Şiirde akıcı bir dil kullanılmış, anlamdan çok musikiye önem verilmiştir.

Serbest müstezat tekniğine uygun olarak yazılan şiirde anlam, tek bir dizede başlayıp bitmez, diğer dizelerde de devam eder. Böylece şiir, hem ahenk hem de anlam yönünden bütünlük kazanmış olur.

Genel Değerlendirme

Ahmet Haşim’in “Yollar” adlı şiiri, Türk edebiyatında sembolizmin etkisiyle yazılmış, şairin iç dünyasını ve şiir anlayışını en iyi yansıtan şiirlerinden biridir.

Şair, seçtiği kelimeler ve bu kelimelerden doğan ahenkle, kullandığı renklerle ve oluşturduğu tablolarla, kendi içinde kurguladığı dünyanın kapılarını bizler için aralar. İçinde bulunduğu duygu, hayal ve özlemlerini kendine özgü, başarılı bir biçimde yansıtır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Yağmur Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi

Elli Kuruş Öykü İncelemesi