Mai ve Siyah Roman İncelemesi
Halit Ziya Uşaklıgil’in
yazmış olduğu Mai ve Siyah isimli roman Batı roman tekniğiyle yazılmış ilk Türk
romanı özelliğini taşımaktadır.
Eserde mavi hayalleri, siyah ise hayal kırıklıklarını simgelemektedir. İlk olarak Servet-i
Fünun dergisinde tefrika edilen romanın basım tarihi 1897’dir. Romanın dili
ağır olduğundan daha sonra yazarı tarafından sadeleştirilerek yeniden
yazılmıştır.
Romanın
Özeti
Ahmet Cemil,
doğruluktan ödün vermeyen bir avukatın oğludur. Annesi erdemli bir kadındır.
Babası, Ahmet Cemil öğrenimine devam ederken vefat eder. Okulu bin bir güçlükle
bitirir. Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda olduğu için çalışma hayatına
atılır. Ancak elinden pek fazla iş gelmez. Yabancı dil bildiği için evlerde
ders verir. Bir de elinden şiir yazmak gelir.
Ahmet Cemil’in
hayalinde yazdığı şiirlerle edebiyat dünyasında yeni bir çığır açmak vardır.
Özel ders verdiği
öğrencilerin şımarık davranışları onu işinden soğutmuştur. Böyle kişilerden
para kabul etmek ona ağır geldiğinden bu işi bırakır. Daha sonra kitapevlerine,
Fransızca polisiye romanlar çevirmeye başlar. Ancak geceler boyu emek verip
karşılığında çok az para alınca bu işten de soğur.
Yaşadıkları Ahmet
Cemil’i umutsuzluğa ve karamsarlığa sürükler. Sürekli sevdiği kız Lamia ile
mutlu bir evlilik hayali kuran Ahmet Cemil, “Mirat-ı Şuun” adlı gazetede
çalışmaya başlar. Hayatı az da olsa düzene girer. Kız kardeşi İkbal, çalıştığı
gazetenin sahibinin oğlu Vehbi Efendi ile evlenir. Güzel bir düğünle başlayan
evlilik aynı şekilde devam etmez. Vehbi Efendi, sürekli içki içen, kaba, küstah
ve şiddet yanlısı biridir. Bir gün attığı bir tekmeyle hamile olan karısı
İkbal’in çocuğunu düşürmesine ve ölümüne neden olur.
Ahmet Cemil’in yakın
arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin İstanbul dışında bir yere tayini çıkmıştır. Bu
nedenle arkadaşını ziyarete gider. Bu ziyaret sırasında arkadaşından Lamia’nın
başka biriyle evleneceğini öğrenir. Bu haber üzerine iyice yıkılır. Lamia’nın
bu teklifi ailesinin ısrarıyla kabul ettiğini düşünerek aşkını itiraf etmeyi
aklından geçirir. Ancak yoksulluğu, işsizliği aklına gelince bundan da
vazgeçer. Elinde bir tek yazdığı eser kalmıştır. Ömrünü verdiği ve büyük
umutlar beslediği şiirlerini de bir an bile tereddüt etmeden yakar.
Ahmet Cemil, bir gün
Taksim’de bir bahçede otururken geleceğe ait planlarını hatırlar. O da İstanbul
dışına uzaklara, çok uzaklara, kendisine acı ve hüzünden başka hiçbir şey
vermeyen bu şehirden kaçarak Anadolu’nun tenha bir köşesinde göreve gidecektir.
Ahmet Cemil, annesini
de yanına alarak bir vapura biner. Gece karanlığında son bir defa İstanbul’u
seyrederek, bütün hayatı boyunca kurduğu masmavi hayalleri geride bırakarak
simsiyah bir ufka doğru yola çıkar.
Romandaki
Kişiler
Ahmet Cemil
Romanın
başkahramanıdır. Hayata ve edebiyata dair büyük hayalleri olan, duygusal,
kırılgan kişiliğe sahip, deneyimsiz bir gençtir. Zorluklar karşısında hemen pes
eder. Yeni edebiyat anlayışını temsil eden bir kişiliktir.
Babasını erken yaşlarda
kaybetmesi, yaşam mücadelesine erken başlaması, kız kardeşinin mutsuz bir
evlilik yaparak ölümü, sevdiği kızın da başka biriyle evlenecek olması onu,
karamsar, kırılgan ve hayata küskün bir kişi yapmıştır.
Bütün amacı edebiyat
alanında yeni bir çığır açmaktır. Tıpkı mutlu bir evlilik yapmak, ailesine iyi
bir yaşantı sağlamak ve ünlü biri olmak gibi, bu hayali de gerçekleşmemiştir.
Çareyi mücadele etmekte değil kaçmakta bulmuştur.
İkbal
Ahmet Cemil’in kız kardeşidir.
Güzel, masum, iyi kalpli, çok acı yaşamış, genç bir kadındır. Babasının
ölümünden sonra annesine ve abisine bağlılığı artmıştır. Yanlış evlilik sonucu
koca şiddetine maruz kalmış ve bu yüzden hayatını kaybetmiştir.
Hüseyin Nazmi
Ahmet Cemil’in sevdiği
kız olan Lamia’nın abisidir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olduğu için maddi
sıkıntılar çekmemiştir. Ahmet Cemil’in en yakın dostudur. O da şiire ve
edebiyata düşkündür. Ahmet Cemil ile sık sık edebiyat tartışmalarına girer.
Edebiyat üzerine uzun uzun sohbet ederler. Zengin bir kitaplığa sahiptir.
Lamia
Hüseyin Nazmi’nin kız
kardeşidir. Güzel, alımlı ve eğitimli bir genç kızdır. Ahmet Cemil’in sevdiği
kızdır. Ancak Lamia’nın bundan haberi yoktur ve başka biriyle evlilik
hazırlıklarına başlamıştır. Ahmet Cemil, duygularını açmak yerine İstanbul
dışına kaçmayı tercih ettiği için onun kendisiyle ilgili duygularını hiçbir
zaman öğrenemeyecektir.
Raci
Ahmet Cemil’in
karşısında olan, eski edebiyat anlayışını temsil eden kişiliktir. Ahmet
Cemil’le tam zıt fikirlere sahiptir ve sürekli onun yolunu kesmeye çalışır.
Vehbi Efendi
Ahmet Cemil’in
çalıştığı gazetenin sahibinin oğlu ve kız kardeşi İkbal’in kocasıdır. Bencil,
kaba, küstah, sürekli içen, karısına şiddet uygulayan kişiliksiz biridir.
Ali Şekip
Ahmet Cemil’in
çalıştığı gazetenin en bilgili yazarıdır. Çok kitap okuduğundan her konuda az
çok bilgi sahibidir. En iyi bildiği konularda dahi bilgiçlik taslamaz. Son
derece mütevazı bir kişiliğe sahiptir.
Mekân
Roman İstanbul’da geçer.
Romanda olayların geçtiği mekânlar; Ahmet Cemil’in ailesiyle birlikte yaşadığı
Süleymaniye’deki ev, Mirat-ı Şuun gazetesinin matbaası, Hüseyin Nazmi’nin
yaşadığı köşk, Beyoğlu sokakları, Beyoğlu’nda bulunan kahve ve eğlence yerleri
olarak sıralanabilir.
Zaman
Romanın ilk üç
bölümünde gerçek zamanda yemek masasında geçen tartışmalar, Ahmet Cemil’in
tenha bir köşede kurduğu hayaller, bulunduğu ortam ve sanat anlayışı anlatılır.
Dördüncü ve beşinci
bölümlerde zamanda geriye dönüş tekniği kullanılarak Ahmet Cemil’in 22 yıllık
yaşamındaki olaylar anlatılır.
Altıncı bölümde yeniden
gerçek zamana dönülür. Olaylar üçüncü bölümün kaldığı yerden devam eder.
Romanın geri kalan bölümlerinde Ahmet Cemil’in iki yıl boyunca yaşadığı olaylar
anlatılır.
Romanda
Anlatıcının Bakış Açısı
Roman, ilahi (hâkim )
bakış açısıyla anlatılmıştır. Anlatıcı, yaşanmış ve yaşanacak her şeyi bilir,
görür ve duyar. Bu, kişilerin akıllarından geçeni okumaya ve psikolojilerini
yansıtmaya kadar uzanır. Anlatıcı, olayların dışında durur, ancak olaylara ve
kahramanlara hâkimdir. Olayların nasıl gelişeceğini önceden bilir ve görür.
Olayları anlatırken üçüncü tekil kişi ağzından konuşur. Yazar, eserini realist
bir bakış açısıyla yazmasına rağmen romantizmin etkisiyle olsa gerek bu eserinde,
kimi yerlerde kişiliğini gizleyememiştir.
Romanın Konusu
Büyük hayallerle yola çıkan ve hayatın zorluklarıyla başa çıkamayan genç bir şairin hayal kırıklıklarıdır.
Romanın Türü
Eser, Batı tekniğine uygun ilk modern Türk romanı olmasının yanında “realist” özelliklere sahiptir. Konu bakımından da “sosyal roman” türüne girer.
Dil ve Anlatım
Eser, Servet-i Fünun
neslinin dil ve anlatımını devam ettirir bir anlayışla yazılmıştır. Üslup
olarak yazar, kendine has sanatlı söyleyişlerin yanında kelimeleri de seçerek,
anlatmak istediklerini çarpıcı bir biçimde aktarır. Romanda uzun, bağlı ve
sıralı cümlelere sıkça yer verilmiştir.
Roman, teknik bakımdan
çok ileri bir seviyededir. Kişiler arası denge ustalıkla kurulmuş, olaylar
simgelerle anlatılmıştır. Romanda özellikle kişilerin hayalleri, kültürel
durumları ve sosyal yaşantıları üzerinde çok durulmuştur.
Olayların gelişimi
sırasında semboller kullanılır. Bu semboller gelecek hakkında birtakım ipuçları
verir. Mavi, siyah, gece, yağmur, karanlık, deniz, tenha köşeler roman kahramanlarının
iç dünyasıyla ilgi kurularak tasvir edilir.
Genel
Değerlendirme
Roman, yazıldığı
dönemin özelliklerini, edebiyat anlayışlarını, sosyokültürel durumunu
yansıtması bakımından Türk edebiyatının dönüm noktalarından biridir.