Türk Edebiyatında Roman

Roman nedir

İnsan yaşamını, insan ilişkilerini, toplumsal olay ve olguları gerçeğe uygun ya da kurmaca bir yapı içinde, kapsamlı olarak anlatan edebi türe roman denir.

Roman 15. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmış ve günümüze kadar gelişmesini sürdürmüştür. Avrupa’da destan türünün geçirdiği değişim sonucunda ortaya çıkan roman türünün ilk örneklerini Fransız yazar Rebelais vermiştir. Cervantes’in “Don Kişot” ve Daniel Defoe’nun“Robenson Cruzo” adlı eserleri bu türün ilk önemli örnekleri kabul edilir.

Roman, olaylar çevresinde gelişen, anlatmaya bağlı bir metin türüdür. Metnin bütün unsurları olay örgüsünün etrafında birleşir. Romanlarda hayatın belirli kesitleri; kişilerin özellikleri ve çatışmalar içindeki rolleriyle birlikte ele alınarak anlatılır. Romanlarda olaylar belirli bir zaman ve mekânda gerçekleşir.

Romanın en önemli özelliklerinden birisi de kurguya dayalı oluşudur. Burada anlatılan olaylar, gerçek hayatta karşılaşılanlardan farklıdır. Romanda gerçek dediğimiz şey değişime uğrayarak metnin içinde yer alır. Kurgu, dış dünyanın romancı tarafından yeniden yorumlanmasıyla oluşur.

Dünya edebiyatında köklü bir geçmişi olan roman türünün en önemli eserleri arasında; Cervantes’in “Don Kişot”, Balzac’ın “Vadideki Zambak”, Flaubert’in “Madame Bovary”, Tolstoy’un “Savaş ve Barış”, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” adlı romanları sayılabilir.

Romanın Yapı Unsurları

Olay örgüsü: Kurgusal olayların sıralanışıyla oluşan bir düzenlemedir. Bu bakımdan olay örgüsü romanların, kurmaca dünyasının önemli bir parçası ve asıl unsurudur. Romanlarda birden fazla olay örgüsü bir çatışma çevresinde birleşir.

Kişiler: Romandaki olaylar genellikle kişiler çevresinde gelişir. Kişiler, olayların içinde üstlendikleri işlevlere göre önemli hale gelir, tutum ve davranışlarıyla bireysel veya toplumsal bazı değerleri temsil ederler. Kişiler, roman içinde ruhsal ve fiziksel betimlemeler aracılığıyla okuyucuya tanıtılır.

Mekân: Romanlarda olayın oluştuğu, geliştiği çevre veya yere mekân adı verilir. Mekân genellikle kişilerin psikolojik özelliklerini ortaya çıkarmanın bir aracı olarak kullanılır. Mekân birçok romanda sadece bir sahne olmanın çok ötesine geçer. Mekân bazı romanlarda kahramanların temsil ettiği düşünce veya zihniyeti karşılar.

Zaman: Romanlarda zaman, çoğu kez fiiller aracılığıyla belirtilir. Bazen de olayların geçtiği zaman dilimi gün, ay, mevsim, yıl gibi ifadeler romanın zaman çerçevesini oluşturur. Romanlarda olaylar genellikle uzun zaman dilimlerine yayılır. Ancak çok kısa zaman diliminde gelişen olayların bulunduğu romanlara da görülür.

Anlatıcı ve bakış açısı: Romanda olay, kişi, yer ve zamana ait bilgi ve ayrıntıların kim tarafında görüldüğü, nasıl anlatıldığı bakış açısı ve anlatıcıyla ilgilidir. Romanda olay veya durumları anlatan kurmaca kişilik anlatıcı olarak adlandırılır. Anlatıcı, yazarın dışında ve yalnızca o romana özgü olarak kurgulanan bir kişiliktir. Yazar yaşadığımız dünyaya, anlatıcı ise kurguda yansıtılan olaylara aittir. Romanda yazarın dış dünyadan aldığı izlenimlerin ne kadarını, nasıl yansıtacağı seçilen bakış açısıyla ilgilidir. Romanlarda üç farklı bakış açısı, dolayısıyla üç çeşit anlatıcı vardır:

Kahraman anlatıcı bakış açısı: Kendisi de olayların içinde yer alan ve olayları aktaran anlatıcı kahraman anlatıcı olarak adlandırılır. Olaylar, roman kişilerinden biri tarafından anlatılır. Bu kişi genellikle romanın birinci dereceden kahramanıdır.

İlahi bakış açısı: Genellikle yazarın görevini bir anlatıcıya devrettiği yazar anlatıcının tercih edildiği romanlarda görülen bir bakış açısıdır.Bu bakış açısında anlatıcı olayların bütün ayrıntılarını bilir. Olay örgüsü, insanların iç dünyası, düşünceleri ve olayların gelişimine dair bütün bilgiler bu bakış açısıyla sunulur. Anlatıcı, romanın bütün akışına hâkimdir. Bir anda birden fazla yerde bulunabilir, kişilerin zihninden geçenleri, geçmişte yaşananların ayrıntılarını istediği şekilde anlatabilir.

Gözlemci bakış açısı: Romanda olay örgüsünün tanığı olan anlatıcının bakış açısıdır. Olaylar tarafsız bir gözle yansıtılır.

Romanla İlgili Bazı Kavramlar

Konu: Romanda ele alınan, üzerinde durulan düşünce, durum veya sorundur. Konu somut bir durumu veya sorunu ifade eder.

Tema: Romandaki temel duygu veya kavram tema olarak adlandırılır. Temaları ifade eden kavramlar soyuttur. Yalnızlık, aşk, umut, yaşama sevinci, ölüm gibi kavramlar bir romanda tema olarak işlenebilir.

Çatışma: Romanlarda farklı düşüncelere, özelliklere sahip olmaktan veya hayat tarzından dolayı yaşanan anlaşmazlık durumları çatışma terimiyle ifade edilir.

Karakter – tip: Toplum içinde olmakla birlikte, romanda kendi kimliğini ve kişiliğini temsil eden kişiler karakter olarak adlandırılır. Tip ise toplumsal boyutuyla okuyucunun karşısına çıkan ve kendisi gibi olanları temsil eden kişilerdir. İdealist öğretmen, açgözlü tüccar, iyi kalpli yaşlı adam, cimri, cömert, gösterişe düşkün vb.

Anlatıcının tutumu: Her romanın mutlaka bir anlatıcısı vardır. Anlatıcı okurla yazar arasındaki bağdır. Anlatım tutumu ise yazarın anlattıklarına karşı takındığı tavrı ifade eder. Anlatıcının tutumu, seçilen bakış açısının da etkisiyle olayların akışını yönlendirir. Romanda tercih edilen anlatım tutumu (eleştirel, alaycı, mizahi vb.) romanın dil ve anlatımını doğrudan etkiler.

Roman Türleri ve Özellikleri

Temasına Göre Romanlar

Tarihi roman

Konusunu tarihten alan ya da olayın tarih içinde yaşanmış gibi anlatıldığı romanlardır.

Türk edebiyatında ilk tarihi roman denemesi Ahmet Mithat Efendi’nin “Yeniçeriler” adlı romanıdır. Batılı anlamda ilk tarihi roman, Namık Kemal’in Cezmi adlı romanıdır. Kemal Tahir’in “Devlet Ana”, Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa” adlı romanları da bu türe girer.

Macera romanı

Sürekli bir hareketin hâkim olduğu romanlardır. Bu tür romanlarda olaylar, okuyucuyu şaşırtacak ve heyecanlandıracak biçimde gelişir. Bunlara polisiye, serüven, aksiyon romanı da denir. Egzotik romanlar da macera romanı kapsamında düşünülebilir. Daniel Defoe’nin “Robenson Crusoe”, Robert Louis Stevenson’un “Define Adası” bu türe örnek olarak gösterilbilir.

Sosyal roman

Toplum yaşamını veya toplumdaki olayları konu edinen romanlardır. Toplumda yer bulan olgu ve olaylar, gelenek ve görenekler bu roman türünde ele alınır.

Sosyal roman; töre romanı, tezli roman ve köy romanı olmak üzere üç farklı şekilde karşımıza çıkar.

Tahlil romanı

Kişilerin ruh hallerini, ruhsal çözümlemeleri konu alan romanlardır. Bu romanlar; tahlil romanı, psikolojik roman veya ruhbilimsel roman olarak adlandırılır.

Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”, Mehmet Rauf’un “Eylül”, Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı romanları bu türe örnek olarak gösterilebilir.

Bilim kurgu romanı

Bilim ve teknolojiyi konu alan ve işleyen romanlardır. İngiliz ve Amerikan romancılığına özgü bir tür olan gotik roman, bilimkurgu romanın temelini oluşturur.

Akımlarına Göre Romanlar

Romantik roman

Bu roman türünde kişilerin duyguları, arzuları ve düşünceleri içten gelen doğal olgular gibi görülür. Olaylar duygusal bir tavırla yansıtılır.

Victor Hugo’nun “Sefiller”, Goethe’nin “Genç Verther’in Acıları” adlı eserleri romantik özellikler taşıyan romanlardır.

Realist roman

Olayları, insanları ve toplumları gerçekçi açıdan yansıtan romanlardır. Bu tür romanlarda gözlem ve araştırma esastır.

Stendhal’ın“Kırmızı ve Siyah”, Tolstoy’un “Savaş ve Barış” adlı romanları realist akımın başarılı eserlerindendir. Türk edebiyatındaki realizmin etkisinde yazılan ilk roman Recaizade Mahmut Ekrem’in “Araba Sevdası”dır.  Batılı anlamda ilk realist roman ise Halit Ziya’nın “Mai ve Siyah” adlı eserleridir.

Natüralist roman

Natüralist roman yazarı, bir bilim adamı tavrıyla romanını yazar. Natüralist romancılar, realist romancılara göre bilime ve araştırmaya daha çok önem verir. Natüralist yazarlar, yaşanılan ortamı bir laboratuar gibi düşünür ve eserlerini bilimsel verilere bağlı kalarak kaleme alırlar.

Emile Zola’nın“Meyhane”, Alphonse Daudet’in“Jack” adlı eserleri natüralist romanın başarılı örneklerindendir. Türk edebiyatındaki ilk natüralist roman ise Nabizade Nazım’ın “Zehra” adlı romanı kabul edilir.

Postmodern roman

Bu roman türünde yazar, dış dünyayı bire bir yansıtmaktan özellikle kaçınır. Gerçekliği temsil etmekten çok anlam çokluğunu hedeflerler. Çünkü onlara göre dil değil anlam, gerçekliği ifade edebilir. Postmodern romanda en önemli öge okuyucudur. Okuyucu anlam üretecek kişidir. Daha önce teknik bir hata olarak görülen yazarın kendini romanda belli etmesi özellikle kullanılır.

Umberto Eco’nun“Gülün Adı”, İtalio Calvino’nun “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu”, Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar”, Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı”, Elif Şafak’ın “Mahrem” adlı eserleri bu türden romanlardır.

Türk Edebiyatında Roman

Bir edebiyat türü olarak roman Türk edebiyatına Batı’nın etkisiyle girmiştir. Tanzimat dönemine kadar, Türk edebiyatındaki destanlar, masallar, halk hikâyeleri ve mesneviler roman türünün yerini almaktaydı. Edebiyatımızda ilk roman örnekleri Batı edebiyatından yapılan çeviriler olmuştur. Yusuf Sami Paşa’nın çevirdiği; Fenelon’un “Telemak” adlı romanı bu dönemdeki ilk eser olarak kabul edilir.

Türk romanının gelişmesinde Tanzimat dönemi yazarlarının büyük katkısı olmuştur. İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin yazdığı “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eserdir. Namık Kemal’in yazdığı “İntibah” adlı eser Türk edebiyatındaki ilk edebi roman, yine Namık Kemal’in yazdığı “Cezmi” adlı eser ilk tarihi roman özelliği taşımaktadır.

Recaizade Mahmut Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı eseri ilk realist roman, Nabizade Nazım’ın “Karabibik” adlı eseriyse köy yaşantısını anlatan ilk roman olma özelliklerini taşır.

Usta roman yazarlarının ortaya çıktığı dönem Servetifünun dönemi olmuştur. Halit Ziya’nın ilk modern roman olma özelliği taşıyan “Mai ve Siyah”, Mehmet Rauf’un ilk psikolojik roman olma özelliği taşıyan “Eylül” adlı eseri bu dönemde yazılmıştır.

Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Nabizade Nazım’ın “Zehra” adlı romanı ilk tezli roman, Yakup Kadri’nin “Yaban” adlı eseri Kurtuluş Savaşını anlatan ilk roman, Adalet Ağaoğlu’nun yazdığı “Bir düğün Gecesi” iç monolog tarzında yazılmış ilk roman olma özelliğine sahiptir.

Tanzimat Döneminde Roman

Bu dönem romanlarında genellikle evlilik, kölelik, mirasyedilik, aşk, gelenekler, idealizm, siyasi görüş ve kadınların eğitimi tema olarak ele alınıp işlenmiştir.

Romanlarda dönemin ruhu yansıtılmış olup toplumsal karamsarlık ve umutsuzluk sıkça görülmektedir.

Romanlarda aile yapısı bozuk ve sağlıksızdır. Mutsuz aileler ve mutsuz bireyler ön plana çıkar.

Bu dönemde yaşanılan ekonomik sıkıntı ve etkileri romanlarda da kendini göstermektedir.

Her romanda ahlak dersi erme amacı güdülmüştür.

Romanların dikkat çekici özelliklerinden biri de olayların “kadın” çerçevesinde ilerlemesidir. Olayların akışına yön verenler genel olarak kadınlardır.

Kadınların eğitimi konusuna bu dönemde yazılan her romanda değinilmiştir. Eğitimsizlik felaket olarak görülmüştür.

Romanlarda geleneksel anlatım türlerinden meddah anlatım tarzı benimsenmiştir. Yazar taraf tutar, olaylara müdahil olur.

Romanlar genellikle ilahi (hâkim) bakış açısıyla yazılmıştır.

Genel olarak mekân İstanbul’dur. Roman karakterleri ise devlet memurları ve üst kademe yöneticileridir.

Kişiler genellikle “tip” olarak karşımıza çıkar. Yani kişiler ya iyi özelliklere ya da kötü özelliklere sahiptir.

Romanlarda rastlantılara, hayallere ve duygulara geniş yer verilir.

Servetifünun Döneminde Roman

Servetifünun edebiyatının geliştiği dönem II. Abdülhamit dönemidir. Bu dönemin yönetim şekli ve baskıları roman türünü de fazlasıyla etkilemiştir. Bu nedenle romanlarda toplumsal ve siyasi konular ele alınmamıştır.

Bu dönemin yazarları romanlarında ağır ve sanatlı bir dil kullanılmışlardır.

Romanlarda realizmin, romantizmin ve natüralizmin etkileri görülür.

Romanlarda hayal ve gerçek çatışması geniş bir biçimde işlenir.

Bu dönemde genellikle bireysel temalar ele alınıp işlenmiştir. Bunlardan bazıları aşk, yalnızlık, kaçış, kötümserlik ve ayrılıktır.

Bütün olaylar aile çerçevesinde anlatılmıştır.

Romanlardaki kişiler genellikle iyi eğitimli, zengin, Batı kültürüyle yetişmiş aydın kişilerdir. Sıradan insanlar ikinci plandadır.

Bu dönemin romanları olay, kurgu, karakter ve anlatım teknikleri açısından oldukça güçlü eserlerdir.

Halit Ziya’nın “Aşk-ı Memnu”, “Mai ve Siyah”, Mehmet Rauf’un “Eylül”, Hüseyin Cahit’in “Nadide”, “Hayal İçinde”, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Mürebbiye”, “Şıpsevdi” adlı romanları bu dönemin başlıca romanlarıdır.

Milli Edebiyat Döneminde Roman

Bu dönemin yazarları tema olarak sosyal konuları işlemiştir.

Yeni lisan hareketinin etkisiyle eserlerini sade bir Türkçeyle kaleme almışlardır.

Karakterler ve tipler Türk milletinin hayatından milli mücadeleden seçilmiştir.

Romanlarda tarihi konuların yanında Türklerin uzak geçmişi de işlenmeye başlamıştır.

Memleket edebiyatı anlayışıyla İstanbul sınırlarından çıkılmış, Anadolu ve Anadolu insanı eserlerde yerini almıştır.

Toplumun ve bireyin problemleri, memleket ve millet sevgisi, milli değerler gibi konular bu dönem eserlerinin ortak özellikleridir.

Bu dönemin başlıca temsilcileri Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay ve Reşat Nuri Güntekin’dir.

Cumhuriyet Döneminde Roman

Cumhuriyet döneminde Türk edebiyatı Batılılaşmanın etkisi altında gelişti ve bu konu birçok yazarın sorunsalı haline geldi. Batılılaşma konusu Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Kemal Tahir ve Orhan Pamuk gibi yazarlar tarafından ele alınarak derinlemesine işlendi.

 

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Anadolu’ya açılan yazarları arasında Yakup Kadri, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Sabahattin Ali ve Yaşar Kemal yer alır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında farklı eğilimlerle gelişen Türk romanının yazarları arasında Refik Halit Karay, Aka Gündüz, Memduh Şevket Esendal, Mithat Cemal Kuntay ve Nahit Sırrı Örik bulunmaktadır.

Türk romanı 1940’lı yıllarda Ahmet Hamdi Tanpınar ve Abdülhak Şinasi Hisar ile yeni bir boyut kazandı. Bu dönemde Tanpınar, modernist yaklaşımıyla, Oğuz Atay’ı etkiler. Abdülhak Şinasi Hisar hatıralara dayanan romanlarıyla dikkat çeker. Rıfat Ilgaz toplumcu gerçekçi yaklaşımıyla öne çıkarken, Orhan Kemal kasaba ve şehir hayatını anlatarak geçim sıkıntısı çeken insanların sorunlarını dile getirir.

1950 sonrasında köy romanı adı verilen bir tür gelişir. Yaşar Kemal’in “İnce Memed”, Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü”, Kemal Tahir’in “Sağırdere” romanları bu türe örnek verilebilir. Ancak Yaşar Kemal, Tarık Buğra ve Kemal Tahir gibi yazarlar yalnızca köy romanlarıyla değil, farklı konu ve yaklaşımları işleyen romanlarıyla da ün kazanmışlardır.

1970’li yıllarda sosyal sorunlara odaklanan ideolojik romanlar yaygınlaşır. Bu dönemde Muzaffer İzgü, Bekir Yıldız, Erol Toy, Erdal Öz, Vedat Türkali, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Oğuz Atay ve Pınar Kür romanlarıyla dikkat çeken yazarlar arasında yerini alır.

1980’li yıllardan günümüze Türk siyasi ve toplumsal yapısındaki değişimler romanları da etkilemiştir. Genelde edebiyat araştırmacılarının ve eleştirmenlerin paylaştıkları ortak görüş romanın bu tarihten sonra kökünden bir değişim geçirdiğidir. 12 Eylül sonrası siyasetin dışında toplumsal duyarlılıktan ve sorumluluktan uzak kayıtsız bir kuşak yetişti. Bu dönemde postmodern roman anlayışı Türk romanına damgasını vurdu. Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” adlı romanı postmodern özellikler taşıyan bir romandır. Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Doğu-Batı ikilemini çağdaş bir perspektif içinde yeniden ele alarak “Kara Kitap” ve “Benim Adım Kırmızı” gibi postmodern romanlar yazdı. Mehmet Eroğlu, Ahmet Altan, Bilge Karasu, Latife Tekin, Nazlı Eray bu dönemin önemli yazarları arasındadır.

Bu dönem romanlarında olağanüstü unsurlara dayalı alegorik (sembolik) anlatımdan ve hayal gücünden yararlanılarak okuyucuyu gizemli bir dünyaya sürükleyen fantastik roman türünde eserler verilmeye başlandı. Yine bu dönemde günlük yaşantıda görülmeyen ilginç, farklı, gizemli olayları konu edinen macera ve polisiye türünde romanlar da yaygınlaşmaya başladı. Osman Aysu, Ahmet Ümit, Cenk Eden, Birol Oğuz gibi yazarlar bu türlerde eser veren yazarlarımızdandır. Ayrıca Buket Uzuner, Leyla Erbil, Nedim Gürsel, Zülfü Livaneli, Tahsin Yücel, Turgut Özakman, Öner Yağcı, Ayşe Kulin, İhsan Oktay Anar ve Hasan Ali Toptaş gibi birçok yazar özgün ve bireysel yaklaşımlarıyla bu döneme damgasını vurmuştur.

Kaynaklar

Akyüz, Kenan. Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri 1860-1923. 2015
Kudret, Cevdet. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman. C-I (1859-1910), C-II (1911-1922), C-III (1923-1959). 1990
Kurdakul, Şükran. Çağdaş Türk Edebiyatı (4 cilt). 1992
Kutlu, Şemsettin. Başlangıçtan Günümüze Kadar Türk Romanları. 1976
Moran, Berna. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış. C-I 1983, C-II 1990, C- III 1994
Moran, Berna. Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İstanbul, İletişim Yayınları, 2003
Naci, Fethi. 100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme. İstanbul, Gerçek Yayınevi, 1981
Necatigil, Behçet. Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. 1989
Oktay, Ahmet. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (1923-1950). 1993
Özkırımlı, Atilla. Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (4 cilt). 1982
Ünlü, Mahir. Özcan, Ömer. 20. Yüzyıl Türk Edebiyatı. 1990

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Yağmur Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi

Elli Kuruş Öykü İncelemesi